Küresel Siyasi Durum
Bu kapsamda öncelikle çevremizdeki siyasi duruma bakalım:
■ Ortadoğu bölgesindeki siyasi istikrarsızlık süper güçlerin kendi ekonomilerini sürdürebilmek amacıyla Ortadoğu üzerindeki statülerini koruma ve genişletme mücadeleleri nedeniyle devam etmektedir ve kısa vadede sonuçlanması beklenmemektedir.
■ Ortadoğu’daki bu mücadeleler, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi süper güçlerin beklentileri ve çıkarları doğrultusunda sınır değişikliklerine ve yeni oluşumlara dahi neden olabilir.
■ Çin ile ilişkiler geliştirilirken, Avrupa ve ABD ile kriz yönetimi bu yıl da sürmektedir.
■ Hindistan’daki gelişmeler yakından izlenmeli, önümüzdeki yıllarda bölgede varlığının hissedilebileceği gözden ırak tutulmamalıdır.
■ Avrupa’nın da bu bölgedeki beklentileri ve oyuna nasıl katılabileceklerinin yakından takip edilmesinde yarar vardır. Ekonomik Değerlendirme Yine bölgeyi etkileyen ekonomik duruma küresel boyutta baktığımızda şunları görmemiz mümkün:
■ Bir kısmı yurtdışı kaynaklı manüpülasyonlara, bir kısmı bölgedeki istikrarsızlığa, bir kısmı da yurt içindeki sorunlara bağlı olan Döviz kurlarındaki sıçrama ve enflasyondan kaynaklı, piyasadaki güvensizlik ortamı önemli. Alınan önlemlerle, piyasalara belirli ölçüde güven verilmekle
birlikte, çok sayıda firmanın iflas etme veya küçülme ve buna bağlı olarak işsizliğin artması olasılığı neticesinde satın alma gücünün ciddi ölçüde azalması mümkündür. Bu da, enflasyonun hızının düşmesine sebep olurken, iç piyasalarda önemli durgunluğa neden olabilir.
■ Bu koşullarda, yabancı yatırımcılar bir taraftan Türkiye piyasasından çekilmeye veya uzak durmaya devam ederken, diğer taraftan batma noktasına gelen şirketleri kelepir niyetine satın almaya çalışıyorlar.
■ Küresel ekonomiyi yakından ilgilendiren ABD ile ilgili olarak, Prof.Nouriel Roubini de 2020 yılında ABD’nin ekonomik krize / durgunluğa (resesyona) girebileceğini açıklamıştır.
■ Avrupa Komisyonu (EC) tarafından ABD’ye reaksiyon olarak uygulanan kota uygulamasının Türkiye’ye de uygulanması karşısında gerekli girişimler başlatılmış olup, bu girişimlerin 2019 yılı içinde olumlu sonuç vermesi olasıdır.
■ Çelik Sektörü ile İnşaat Sektörünün ara kesitinde yer alan Çelik Yapılar (Yapısal Çelik İşleri) sektörünü de etkileyecek olan inşaat sektöründe iç piyasanın bu yıldan itibaren önümüzdeki 2-3 yıl içinde daralacağı tahmin edilmektedir.
• İşlerin azalıp artması kadar önemli bir sorun da, piyasada nakit darlığı ve dolayısıyla tahsilat sıkıntısı, bankaların kredi musluklarını kısmaları olarak özetlenebilir.
2018 Sektör Değerlendirmesi
■ Yapısal Çelik (Structural Steel) Yapısal Çelik; bazı kaynaklara göre, köşebentler dışında kalan 80 mm.nin üzerindeki çelik profilleri ve boruları kapsarken, bazı kaynaklara göre taşıyıcı sistemde kullanılan tüm çelik profiller (köşebentler dahil) ve borular (kutu profiller dahil) yapısal çelik olarak kabul edilmektedir. Türk Yapısal Çelik Derneği’ni ise soğuk şekil verilmiş çelik profiller, çatı ve cephe kaplama çelik malzemeleri, kolon ve kirşlerde kullanılan yassı mamuller dahil yapılarda kullanılan tüm çelik malzeme ilgilendirmektedir. Bu nedenle, aşağıda çelik malzemeden söz ederken herhangi bir ayırıma yer verilmemiştir. ABD tarafından yürürlüğe sokulan Section 232 kararı Türkiye’nin ABD’ye ihracatını olumsuz yönde etkilemekle birlikte, ABD’nin karşılaşması olası ekonomik sorunlarının işareti de olabilir. Bu uygulama, Türkiye’nin ABD’ye çelik ihracatını olumsuz yönde etkilemiş, ancak burada meydana gelen kayıp diğer pazarlara ihracatın arttırılması suretiyle telafi edilmiştir.
■ Avrupa Komisyonu (EC) tarafından ABD’ye reaksiyon olarak uygulanan kota uygulamasının Türkiye’ye de uygulanması karşısında gerekli girişimler başlatılmış olup, bu girişimlerin 2019 yılı içinde olumlu sonuç vermesi beklenmektedir.
■ İç piyasalarda olası daralmaya karşılık ve dış borç ödemelerinden kaynaklı döviz ihtiyacı nedeniyle Türkiye’nin yeni pazarlara yönelmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu öngörü sonucunda Türkiye’nin çelik ihracatı 2018 yılı içinde az da olsa artarak 13,8 milyar dolara ulaşmıştır.
■ Çelik üreticilerinin bir kısmında yatırımlar devam etmektedir.
■ Çelik Yapı İşleri (Constructional Steelwork)
■ İç piyasalardaki daralma öncelikle KOBİ’leri etkilemiştir. Çelik yapı elemanları imalatı yapan ve sınırlı işletme sermayesine sahip KOBİ ölçekli fabrikaların önemli bir bölümü konkordato ilan etmiş, bir kısmı da iflas eşiğine gelmiştir.
■ Ortadoğu bölgesi dışında yurtdışındaki ticaret hacminde kayda değer bir azalma gözlenmemektedir. Yaklaşık 10.000 Ton/yıl ve üzeri kapasiteye ve yeterli kalite kontrol sistemine sahip çelik konstrüksiyon fabrikalarının büyük çoğunluğu üretimdeki ihracat paylarını arttırmışlardır. Dolayısıyla, yurtdışına ihracat yapan, çelik yapı elemanları imal eden fabrikaların iş hacimlerinde önemli bir azalma olmamıştır.
■ İç piyasadaki daralmaya karşılık ihracata ağırlık verilmesi sonucunda çelik işleme miktarında yaklaşık %10 mertebesinde azalma olduğu tahmin edilmektedir. Bu azalma, temel olarak şu nedenlerden kaynaklanmıştır:
■ 3. Boğaz Köprüsü, İzmit Körfezi Köprüsü, İstanbul’un 3. Havalimanı gibi mega projelerin tamamlanmış olması, Çanakkale Köprüsü’nün henüz başlamaması,
■ Yatırımlardaki azalmaya paralel olarak, yurtiçindeki endüstriyel yapı, AVM, ticari yapılar gibi çelik yapı taleplerindeki azalma,
■ Yurtdışına iş yapan Türk müteahhitlerin finansman sıkıntıları sonucunda alınan iş sayısında azalma.
■ Bunun sonucu olarak, Çelik yapı elemanları imalatçılarının 2018 yılsonu tahminlerine göre toplam 1,6 milyon ton çelik işlendiği değerlendirilmektedir. Ancak, çelik konstrüksiyon fabrikalarındaki yatırımların da en alt seviyeye indiği gözlemlenmektedir.
Yeni Ekonomi Programı
Sektör olarak 2019-2021 yıllarını kapsayan ve 21 Ekim 2018 tarihinde açıklanan Yeni Ekonomi Programını (YEP) önemsiyoruz: çünkü birçok platformda örnek alınan Güney Kore; Liberal Ekonomiyle değil Devlet Planlı Kapitalizm (State Capitalism) ile bu günkü durumuna gelmiştir. Türkiye için de gerçekçi planlı kalkınma büyük önemi haizdir.
YEP kapsamında verilen büyüme hedeflerinin ve işsizlik oranı öngörülerinin iyimser tarafta kalacağı değerlendirilmekle birlikte bu ekonomik zorlukların 2019 yılının üçüncü çeyreğinde düzelmeye başlayabileceği, alınan önlemlerin yararlarının dördüncü çeyrekte belirgin biçimde hissedileceği tahmin edilmektedir.
YEP “Kamuda 76 milyar liralık tasarruf ve gelir artışı” hedeflemektedir. Bununla birlikte, özellikle kamu ve teknoloji alanında tasarrufun arttırılmasının, gelir artışlarına ise stratejik kaynak ve tesislerin özelleştirilmesinde çok dikkatli davranılarak devam edilmesinin orta ve uzun vadede yarar sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Öngörülen Sektörel Önlemler:
■ Sektörler devletten yardım bekleme alışkanlığını terk edip, örgütlü bir şekilde kamu ile işbirliğini arttırarak, üniversiteler, meslek örgütleri ve sektörel dernekler vasıtasıyla, kendi sorunlarını çözme ve devlete destek olma yetilerini geliştirmeli, her şey devletten beklenmemeli.
■ Sorunlar ve yapıcı / yaratıcı çözüm önerileri; bugüne kilitlenmeden, vizyoner bakış açısı ile bilimsel verilere dayalı olarak çeşitli platformlarda değerlendirilmeli, paylaşmaktan çekinilmemeli.
■ İhracata dayalı ekonomimiz nedeniyle ve iç piyasaların daralmasına karşılık ihracat arttırılmalı:
■ Dünya ticaret hacmi: 18 Trilyon $ - Türkiye’nin ihracatı: yaklaşık 150 milyar $ (Dünya ticaret hacminin % 0,8’i)
■ Hammadde ve enerji önemli ölçüde ithal ediliyor, teknoloji geliştirilmeli ve katma değer arttırılmalı,
■ İhracat yapmayan KOBİ’ler ihracata teşvik edilmeli, az ihracat yapanların ihracatını arttırması desteklenmeli
■ Türk yatırımcıların yurt dışı yatırımları desteklenmeli.
■ Sektörün uluslararası rekabet gücünün arttırılması için;
■ Sektör, münferit çabalar yerine birleşik bir organizasyon altında ihracatı arttırma yollarını aramalı ve yaratıcı çözümler getirilmelidir
■ Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) ve Dünya Çelik Birliği (WSA) işbirliği ile kuruluş hazırlıklarına Aralık 2015’de başlanan ve 2018 yılı ortalarında hayata geçirilen United Steel Promotion in Europe (USP-Europe) organizasyonu Dünya çelik sektöründe son 10 yıldır tanıtım bütçelerinin azaldığını ve buna paralel olarak da pazar payının düştüğünü saptadı. USP-Europe örneği değerlendirilmeli, Türkiye’de de müşterek ve örgütlü bir çalışma yapılmalı.
■ Özellikle yurt dışında Türk firmalarının birbiriyle rekabet etmesi yerine konsolide edilmiş daha büyük çaplı ortaklıklar / ortak girişimler oluşturulabilir
■ Mümkün olduğunca, kaynakların ortak kullanımı, verimliliğin ve sürdürülebilirliğin arttırılması sağlanmalı.
■ Türkiye’de Sektörel Pazar Araştırması periyodik olarak yapılmalı ve yayımlanmalı.
■ Türk Eğitim sistemi Almanya’da ve diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi; süratle değişen dünyaya ayak uyduracak şekilde geliştirilmeli, daha araştırmacı, sorgulayıcı, yaratıcı, bugünün değil yarının ihtiyaçlarını karşılamaya hazır gençlik yetiştirilmeli, Sanayi ile üniversiteler arasındaki kopukluk müştereken giderilmelidir.
Son Söz
Başta da söylediğimiz gibi, küreselleşme bir tercih değil, gümbür gümbür gelen bir olgu. Dolayısıyla, genelde ülkelerin, özelde sektörlerin tüm dünyadaki gelişmeleri takip etmeleri ve olası gelişmeleri önceden fark edip ona göre pozisyon almaları bir zorunluluk. Yalnız dış ticaretimizi değil, ülke içindeki yatırımlarımızı da buna göre yapmamız gerek. Oyun alanının bu kadar genişlediği ve ulaşılması gereken bilgilerin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir çağda, şirketlerin tek başlarına başarı aramaları da aşırı iyimserlik.
Dünya pazarında etkin oyuncu olmanın bizim için bir tercih değil zorunluluk olduğu şu dönemde, rekabet gücümüzün arttırılması, katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi, ancak “işbirliği güç birliği” diğer bir deyişle “kooperasyon ve konsolidasyon” kavramının sözde değil özde uygulanması ile mümkün olabilecektir. Bugünden itibaren, kamu ile sanayinin, sanayi ile üniversitelerin, şirketlerin birbirleriyle işbirliklerinin, meslek örgütleri ve STK’ların da desteğiyle sağlanması zorunlu hale gelmiştir.
Her sorunun bir çözümü olduğu inancı ve umuduyla, sektöre düşen sorumluluk büyüktür.