06 Şubat 2023 sabahı muhtemelen bizden sonraki nesillerin “Büyük Felaket” olarak adlandıracakları çok büyük bir depreme uyandık. Cumhuriyet tarihinde 1939 yılından bu yana yaşanan en büyük yıkım, en büyük acı toplumun tüm kesimlerini en derinden etkileyen bir olayla karşı karşıyayız. Şehirler neredeyse tamamen yok oldu.
En küçüğünden en büyüğüne hepimiz canlarını kaybedenlere hüngür hüngür ağlarken, hayatta kalanlara nasıl yardımcı olabileceğimizin telaşı içerisindeyiz. Dünyanın her yanından kurtarma ekipleri geldi, enkaz altından çıkan her kişiyi kendi ailemizden biri gibi görüp mutluluk gözyaşları döktük. Enkaz altında vefat edenlerin hikâyelerini de yine kendimizle özdeşleştirdik. Milletçe çok büyük bir travma geçiriyoruz. Günler ilerledikçe yaşanan kayıpların büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor. Açıklanan rakamlara göre on binlerce kişi hayatını kaybetti. Nereye kadar gideceğini bilemiyoruz.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ilgililerinin yaptığı, 23 Şubat 2023 tarihli açıklamaya1 göre yürütülen çalışmalar kapsamında 1 milyon 430 bin 363 binadaki 4 milyon 874 bin 588 bağımsız bölümün incelendiğini, deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarında yüzde 84’e gelindiğini biliyoruz. Hesaplamalarıma göre yaklaşık en az 550.000 konut oturulamaz halde. İncelenen binalar sadece konut değil. Ticari yerler, fabrikalar da bu tespitlerin içerisinde. Servet kaybı çok büyük. Evlerle birlikte kaybolan ev eşyaları kullanılamaz hale gelmiş binek ve ticari otomobiller çalışamaz duruma gelmiş makina parkları, kullanılamaz hale gelmiş ticari mal stokları, kaybedilmiş ev eşyaları, özel tüketime ait eşyalar, şehirlerin yeraltı yer üstü düzenleri diye düşündüğümüzde daha önce emsali görülmemiş bir maliyet dökümü ile karşı karşıyayız.
Kendi adıma aşağıdaki şekilde bir sınıflandırmaya gittim. Elbette bu sınıflandırmaya eklenecek hususlar vardır. Verilere ulaşmak konusunda sıkıntıların yaşandığı, doğru verinin hangisi olduğunu kestiremediğimiz günlerden geçiyoruz. Örneğin, sigortacıların yaptıkları hesaplamalar bana çok iyimser geliyor. O nedenle hem olumlu hem de olumsuz olmak üzere iki farklı senaryo üzerinden ilerliyorum. Maddeler halinde bir maliyet dökümü, olayın büyüklüğünü kaba taslak anlamak için yeterli olacaktır. Tabii öncelik sırası servet kaybında. Buna göre ana grup fiziki kayıpların yer aldığı Servet Kaybı grubu.
A. Servet Kaybı
Yıkılan Konutlar
Yıkılan Fabrikalar
Yıkılan / Bozulan Altyapı
Yıkılan / Bozulan Üstyapı
Hasarlı Makina Parkı
Ev Eşyası Kaybı
Yastık Altı Servet Kaybı
Binek Otomobil Kaybı
Ticari Otomobil Kaybı
Ticari Mal Kayıpları
Limandaki Kayıplar
Limanın yeniden İnşası
Konteyner Kayıpları
İthalat Kayıpları
İhracat Kayıpları
Tarımsal Kayıplar
Hayvan Varlığı Kaybı
Hayvansal Üretim Kaybı
Bitkisel Üretim Kaybı
B. Gelir Kaybı
1. Bireysel Gelir Kaybı
İş Yeri Kayıplarından Doğan Çalışamama Kaybı
Stok Kaybı
Kira Geliri Kaybı
Tahsilat Kaybı
2.Devletin Gelir Kaybı
Vazgeçilen Vergi Alacakları
SGK Prim Alacakları
3. Bankaların / Sigorta Şirketlerinin Gelir Kaybı
Vazgeçilen / Tahsil Edilemeyecek Kredi Borçları ve Faizleri
Vazgeçilen / Tahsil Edilemeyecek Prim Borçları
C. GSYH Kaybı
D. Destek ve Ödemeler
Nakit Desteği
Taşınma Yardımı
Vefat Edenlerin Yakınlarına Yardım
Kira Yardımı
Yem Yardımı
E. Sigorta Ödemeleri
Hayat Sigortası
Sağlık Sigortası
Konut Sigortası
Mal Sigortası
Kasko
İş Yeri Sigortası
İş Kaybı Sigortası
İhracat Sigortası / İthalat Sigortası
DASK
F. Diğer Maliyetler
Arama Kurtarma Maliyetleri
Enkaz Kaldırma
Yaralı Bakım Maliyetleri
Bütün bunların yanında ekonomide ilk GSYH düşüşünden birkaç ay sonra ekonominin yeniden hareketlenmesi ve GSYH olumlu katkı sunması beklenen bir gelişme olacaktır. 1999 Depremi’nde de benzer bir durum yaşanmıştı. Benim hesaplamalarıma göre iyi senaryoda 65 milyar ilâ 90 milyar dolar, olumsuz senaryoya göre ise 91 milyar ilâ 120 milyar dolar arasında bir maliyet ile karşılaşacağız. Benim tahminim 90 milyar dolar civarı olacağı yönünde.
Yoğun Dış Göç İhtimali
Çok ağır can ve servet kaybı mevcut. Çadır ve konteynerlerde yaşayan vatandaşlarımızın yeniden konutlarına kavuşturulması yılları alacak bir süreç. Bu öyle bir senede olabilecek bir konu değil. 5 ilâ 10 yıl arası en iyimser tahminler. Üstelik bu bölgelerde yakınlarını kaybetmiş binlerce kişinin şehrin hafızasının kaybolduğu kentlerde yeniden yaşamak istemeyeceği gerçeği de ortada. Muhtemelen depremden en çok etkilenen şehirler en yoğun dış göçe de sahip olacaklar. O nedenle TOKİ üzerinden inşa edilecek kalıcı konutların sadece aynı şehirlerde inşa edilmesi, göç eden depremzedelerin göç ettikleri illerin dikkate alınmaması gerekiyor. Aksi durum ileride telafi edilmesi mümkün olmayacak demografik değişikliklere sebebiyet verebilir.
Bu şehirlerin birer cazibe merkezi haline dönüştürülmesi şart. Cazibe merkezi dediğimizde şimdiye kadar cazibe merkezinden anlaşılan AVM merkezli şehirleri kastetmiyorum elbette. Şehirler yeniden oluşturulurken geçmiş hafızaya yardımcı olması açısından mutlaka şehir planlamacılarıyla çalışmak, uluslararası mimari yarışmalara şehirlerimizin mimarisini açmak lazım. Tek başına TOKİ eliyle yapılacak bir durumun çok uzağındayız.
İstanbul bir sonraki depremin merkezi ve muhtemelen bir sonraki en büyük can kaybının yaşanacağı şehir iken devletin en önemli kurumlarını İstanbul’a taşımaya ve nüfusu 16 milyona yaklaşan2 hatta aşan şehri daha da yaşanmaz hale getirmeye çalışıyoruz. Önemli devlet kurumları yeniden kurulacak şehirlerimize taşınarak bu şehirlerdeki ekonomik ve sosyal hayat yeniden canlandırılabilir.
Depremin yaşandığı şehirlerimiz Türkiye’nin ihracatında en önemli kalemlerden biri olan tekstil sektörünün3 temel girdilerini de sağlayan bir bölge. Ayrıca çelik sektörü için de büyük önem arz eden çok sayıda fabrika depremden etkilenen şehirlerimizde bulunuyor. Bir kesimi dünya ölçeğinde üretim gösteriyor. Bu fabrikaların durumunun ne olduğunu henüz bilemiyoruz. Hiç hasar almamış bile olsalar hayatını kaybeden vatandaşlarımızın çokluğu nedeniyle aynı kapasitelerde üretimi sürdürmeleri çok gerçekçi gözükmüyor. Muhtemel bir dış göçle birlikte bu fabrikalar atıl hale gelebilir. O nedenle bölge insanını bölgede tutmaktan öte bu bölgelere doğru yönelecek nitelikli iş gücünü artıracak projelere de ihtiyaç var.
Olayın çok sıcak olması, yaşanan kayıpların büyüklüğü ve travma nedeniyle kısa zamanda geniş kapsamlı bir proje oluşturmayı beklemek insani de değil. Fakat olayı sadece konut yapma boyutuyla düşünmemek gerekiyor. Yer bilimcilerin söylediğine göre bu şekilde bir felaketin bir daha çok uzun yıllar bu bölgede yaşanması mümkün değil. Bahsedilen süreler 300-500 yıl. O nedenle belki de bundan sonrası için yıkım yaşanan iller Türkiye’nin geri kalan yerlerine göre çok daha güvenli olabilir.
Bölgenin ağır kayıp yaşayan şehirlerinin her biri ayrı bir alanda uzman şehirler haline dönüştürülebilir. Bu alanlar sağlık, lojistik merkez, finans vb. gibi alanlar olabilir. Bütün bunlar yapılırken önümüzdeki en büyük engel yıllardır duymaya alıştığımız “Senden öğrenecek değiliz!” yaklaşımı olacaktır. Tam tersine hepimizin herkesten öğrenecek bir şeyi mutlaka var. Sorunun çözümüne mutlaka ortak akıl ve liyakat ile yaklaşmamız gerekiyor.