TR|EN
Actual Content
Steelorbis
Depreme Dayanıklı Binalar
Newsletter
Tevfik Seno Arda Lisesi
Publications > Çelik Yapılar
Sayı: 55 - Nisan 2018

Söyleşi




Yapılara Göz Kırpan İki Genç Mimar: Büşra KOÇAK ve Berk ARİNÇ



Çeliği Zorlamak, Standart Dışına Taşımak İstiyorlar.
Daha yola yeni başlayan iki mimarla sohbet ediyoruz bu sayımızda. Büşra Koçak ve Berk ARİNÇ. Çelik Yapılar adına umut vaat eden denemeleri var. Serdivan Ofis yapısıyla ödüle layık görülerek, şimdiden usta mimarlar arasına isimlerini katmayı başardılar. Projeleri Arkitera’nın 2017 Mimarlık Yıllığı’na seçildi. Biz de hem bu Serdivan Ofis projesinin çelik serüvenini dinlemek, hem de çelik yapılar adına gelecekte neler bekleyebilirizin izini sürmek istedik. Çok renkli ve lezzetli bir sohbet oldu, hele de çeliğin konutlarda kullanılması için bir gayretleri olduğunu öğrenince, doğru adreste olduğumuzu bir kez daha anladık.  


Çelik Yapılarla ilk tanışıklıklarınızdan başlasak, nerelere uzanırız?

  

Büşra KOÇAK: Okulda oldu benim ilk celik yapıyla tanışmam. Yıldız Teknik Universitesi mezunuyum, ikinci yılından itibaren celik yapıya yoneldim, hatta bu hocalarımın da dikkatini cekiyordu.İlk yaptığımız projelerde uygulama projelerini de ciziyorduk, celikte buna cesaret etmem de onlara biraz ilginc gelmişti. Benim icinse buyuk bir deneyim olmuştu. İstanbul Levent’te ev ofis mantığında bir celik yapı tasarlamaya calışmıştım. Alt katı mağaza, ust katı yaşam alanı gibi, bu bina ile celik ve camın birlikteliği uzerine calışmıştım, epey bir araştırma yapmıştım. Mezun olduktan sonra da tasarımlarımda celik tercih ettiğim bir malzeme oldu. Calışma hayatındaki ilk ofiste bir yalının catısının celikle yeniden imalatını deneyimledim. Ardından yine bir celik kultur merkezi yapısının uygulanmasının icinde oldum. Yani farklı boyutlarda celik yapı tasarımlarını deneyimleme imkanı buldum. Şu an Sakarya’da konut projeleri uzerine calışıyorum. Serdivan Ofis projesi de bu konut projesinin satış ofisi ama bir yandan da normal bir ofis. İş sahibinin şehrin merkezinde bir ofisi vardı onu kapattı ve inşaatına yakın olması acısından ofisi bizim tasarımımızla yeni yapıya taşıdı. 



Berk ARİNÇ: Bende de aynı şekilde okul hayatımda başladı celik yapılarla tanışıklık. Zaten İTU’de celik yapılar onemli bir ders olarak yer alıyor. Ders teoride her ne kadar verimli olsa da uygulama acısından genc bir mimar adayının bakış acısını değiştirecek kadar etkili değil. Fakat burada bizi celik yapıya iten, bizim kendi isteğimiz aslında. Yapmak istediğimiz şeyler bizi bir şekilde celik yapıya goturuyordu. Daha sonra iş hayatıma başladığımda esasında daha once calıştığım yerlerde cok fazla bir celik yapı deneyimim olmadı ama şoyle bir şey ki cok fazla yarışmalara girdik, bu yarışmalarda da genellikle hep celik yapı projeleriyle uğraşmak istedik. Cunku celiğin verdiği ozgurlukten yaralanmak istedik. 



Tasarım ihtiyaçları çeliğe götürdü yani… 



Berk ARİNÇ: Evet aynen, bence ihtiyaclar cok belirliyor. Belki aşina değiliz bize cok yeni geliyor, genc olduğumuz icin de betonarmenin sınırlarından kurtulmak adına da celikle severek tasarımlar yapmak istiyoruz ama bir tarafta kimi nasıl ikna edeceğiz, nasıl yaparız konusu bu işin ayrı bir boyutu tabii. Onun icin bu Serdivan Ofis cok kucuk olcekli bir proje olmasıyla istediğimizi yapabilmemize el verdi ve tatlı bir durum oldu. Kendimizi de şımartmak icin bir iş olsun istedik, oyle de oldu. 



Büşra KOÇAK: Kafamızda ufak bir olcekte tamamen kendi istediğimiz gibi bir tasarım yapmak vardı. Normalde işverene yapmakta zorlanacağımız icin, kendimize şehir dışında boyle bir tasarım yapmak fikri uzerinde duruyorduk Berk ile. Hem mimari deneyim olur hem de hızlıca bir uretim yaparız diyorduk. 



Berk ARİNÇ: Silivri tarafında kendi arazimiz var, orası icin konuşuyorduk ama tam da bu zaman icinde bu iş geldi ve bizim icin de fırsat doğdu, bunu cok hızlı bir şekilde de gorebildik. Cok hızlı bir şekilde uretildi, 1 ay gibi bir surecti nerdeyse. 

 

Siz tasarıma ne kadar süre harcadınız?

 

Büşra KOÇAK: Bir şekilde başta tasarladığımızda değişiklikler oldu ama tasarım sureci kısaydı. Cunku istekler belliydi, ozellikle taşınabilir olması ve taşıyacakları icin buna uygun boyut da soylendi ve ona gore duşunduk biz de. Onlar icin en buyuk avantajı farklı bir bolgeye gectiklerinde bu yapıyı belki aynı kombinasyonda değil ama bu modullerin ikisini kullanır, ucunu kullanır ya da yanına yeni moduller ekleyerek buyutur duşuncesiyle tasarladık. Bizim en cok hedeflediğimiz ozellik de buydu zaten. 



Bu projede birlikte çalıştığınız mühendislerle, imalatçılarla uyum ya da uyumsuzluk yaşadınız mı? 




Büşra KOÇAK: Ben bir bakıma şanslıyım bu konuda, Sakarya’daki işlerimden bahsediyorum, orada bir konut projemiz vardı bitti. O yapı da orası icin ilk bir deyimdi ve orası icin bir farklılık yaratmak istedik. Betonarme bir yapı ama ozellikle dış cephede one cıkan taşları taşıtmak icin celik profiller kullanıldı. 50-60 cm one cıkan taşlarımız var onları taşıtmak icin kullandığımız celikler var orada. Bazı aksilikler olmuştu, farklı bir proje olduğu icin anlamadıkları noktalar olmuştu, ozellikle de kalıpcıların ama başında durduk ve celikle ilgili kısımlar yapıldı. Her katta değişen bir proje bu, her katın farklı bir plan tipi var, alt katla ust katı aynı duşundukleri icin, balkon ve doşeme gibi, oralara celikle eklemeler yapıldı. Aslın da iyi bir ekipti ama onlar icin de farklı bir deneyim oldu. Muhendislerle birlikte calışmak, ortaklaşa bir uretim gercekleştirmek zevkli. Onların da hoşuna gidiyor farklı bir tasarımla uğraşmak. Araştırıyorlar, uzerine duşunuyorlar, geliştiriyorlar projeyi, standart dışı bir iş yapmak hoşlarına gidiyor. Muteahhitler işin icine girdiğinde konuşulan sadece işin maddi yanı oluyor elbette. Muteahhitle konuşmalarda iş değişiyor. Cephede kullandığımız 6 tane varsa şişirme onun sayısı inmeye başlıyor, maliyetleri aşağı cekmek icin gibi ama yine de o standartlara gore bile bu projemi yapmamda bana destek oldular acıkcası. 



Berk ARİNÇ: Ben Nişantaşı’nda işler yapıyorum, bu bolge bitişik nizam yapılardan oluşuyor, ciddi anlamda konutlarda karanlık alanlar cıktığını soyleyebiliriz. Biz o projelerimizde duayen bir muhendis İrfan Balioğlu, Balkar Muhendislik ile calışıyoruz. Betonarmede zorlayabildiğimiz kadar zorlama esnekliğimiz var ama bunun bir belediye safhası var, yatırımcıyı ikna safhası var. Statikle ilgili başka ofislerle de calışıyoruz fakat her statik ofis celik yapmıyor bir defa, betonarmede kalalım diyorlar. Belediyelerde celik yapılar uzerine bir tedirginlik var. Bir kısmında dahi celik yapmaya niyetlendiğimizde yangın yonetmeliği onumuze konuyor. Bilmiyoruz, emin olamayız gibi bircok sınırlama ile karşılaşıyoruz. Sanki celik cok radikal bir kararmış gibi onumuze getirilince o tedirginlikler ve ikna surecleri bizim uzerimizde bir yuk ve baskı oluşturuyor. 



Bu durumlarda çelik tasarımlarınızı savunabilmeniz için nerelerden destek alıyorsunuz, nasıl direnebiliyorsunuz?



Berk ARİNÇ: Şimdi genel olarak o yonetmelikse onumde duran, o yonetmeliği benim iyice oğrenmiş olmam gerekiyor. Projemi savunabiliyor olmam lazım,yatırımcıyı ikna etmek adına. Biz ikimiz de genc mimarlarız, celiği daha iyi uygulama adına bizim de bir şekilde deneyimlememiz lazım. Sık sık kucuk olceklerde de olsa deneyim kazanmamız gerekiyor. Bu konuda onumu acmak adına gerekiyorsa ufak bir proje, gerekiyorsa guclendirme ya da başka işlerde deneyimlemem lazım. Bilgi işin bir tarafı, deneyim cok ayrı bir şey. Teorik olarak bircok şeyi bir yerden edinip okuyabiliriz, cebimize koyabiliriz. Okulda oğrendiğimizden beri celiğin faydası, geniş acıklık geciyor, maliyetli ama suresi kısa ama yangına dayanımını duşunmek gerek gibi eksileriyle artılarıyla teorik bilgiler var kafamızda, ancak uygulamada nedir bunlar, bu ozellikler nasıl ortaya cıkartılıyor, hangi ekiplerle cozulebilir, nasıl sorunlar cıkar ve bu sorunlar nasıl aşılır, kimlerden destek alabiliriz gibi bizim o sureci bire bir gorerek yaşamamız, profesyonel anlamda deneyimlememiz lazım. Bu bence en onemli noktası işin. Betonarme ile ilgili daha cok şey konuşuruz, cunku gorduk, deneyimledik. 

 

Büşra KOÇAK: Sakarya’daki konut projemizde cephede taş yapmak da aslında muteahhitin ikna edilmesi gereken bir hale gelmişti. Gittik ureticileriyle konuştuk, araştırmalar yaptık, uygunu bulduk, detay problemlerini cozduğumuzu gosterip bir şekilde ikna ettik. Berk’in de dediği gibi biz ne kadar deneyimlersek karşımızdakini ikna etmeyi başarabiliyoruz. Araştırmalarımız sonucunda bu deneyimi kazanıyoruz. 

Size ödül de getiren Serdivan Ofis projesi sizin çelik yapılarla tanışmanız açısından iyi bir deneyim oldu mu?

 

Büşra KOÇAK: Oldu, bire bir başından sonuna kadar icinde olduk. Biz tasarımımızı yaptıktan sonra ofisimizde duran mimarlar değiliz, gercekten de şantiyeye an ve an takip ediyoruz. Uygulama işini de yapıyoruz ayrıca. Statikcimizle konuşarak bu yapının nasıl profillerle, hangi boyutlarda olacağını kararlaştırdık. Daha buyuk profiller duşunmuştuk, ilk celik projelerimiz sonucta, onlar daha ince kesitlere donuşturduler. Biz de, muhendisimiz de cok fazla araştırmalar yaparak oluşturduk detayları. Duvar nasıl olur, tavanda bir şeyleri nasıl gizleriz birlikte ilerledik.



Berk ARİNÇ: Ona gore kesitlerimiz cıktı ortaya. Zaten buradaki etkin nokta bu yapının demonte olması. Tabiiki bir kısmı vincle taşınacak ama uzerine giydirdiğimiz her şey demonte olabilir, kalkabilir parcalar. Bunların detaylarını cozmek aslında bir mesele oldu. Oluşturduğumuz sistemlerin karkasta entegrasyonunu nasıl yapacağımız ayrı bir sorun olarak karşımıza cıktı. Biz daha cok bu entegrasyon uzerine, bu detayların cozumuyle haşır neşir olduk. O donemde genel konstruksiyon uzerinde de muhendis arkadaşla beraber bunun sokuldukten sonra nasıl taşınabileceği konusunda uzlaşılarımız oldu.Bir aylık bir surede oldu her şey ve bitti. Biz bile şaşırdık.

 

İmalatı bölgeden bir atölye mi gerçekleştirdi?

 

Büşra KOÇAK: Taşıyıcıyı bolgeden bir atolye yaptı. Cepheyi burada Kasso firmasıyla devam ettik. Ama şoyle bir şey oldu, en baştaki duşuncemiz tamamen ana karkasın ortada olmasıydı, o profillerin gorunecek şekilde yer almasını istedik. Şu anda da oyle ama kapatılan yerleri de var arka kısımda. Biz oraların da tamamen acıkta olmasını istemiştik. Gercekleşen imalattaki bir takım problemlerden bu kadar olabildi, aslında celiği daha cok hissetmek istediğimiz bir yapıydı. 



Berk ARİNÇ: Isıtma soğutma meseleleri, iklimlendirme amacıyla kapatılması istendi. Genel olarak bir risk var, risk olarak goruyoruz hepimiz celik yapıyı. Neden? Deneyimlemediğimiz icin. Ona efor sarf edip, anlamaya calışmadığımız icin de denebilir. Bu projenin bize katacağı şey şu: biz bunun uzerinden benzer olceklerde her bir projede farklı bir detayı deneyerek ilerleyebileceğiz. Karşımıza gelen yeni celik yapı projesinde de buradan kazandığımız cesaretle celiği onereceğiz. Bizi kısıtlayan neyse, uygulama ise ve bu aradaki ekiple cıkabilecek sorunlarsa, biz mumkun mertebe detayları sadeleştirmeye cabalayacağız. Onu yapmayalım da şoyle cozelimler başlıyor ve sıkıntı oluyor. Bizim deneyimimiz olduğu kadar uygulayıcı ekibin de deneyimi olması gerek. İstanbul’da bu işi yapmakla Sakarya’da, Bodrum’da, Kars’ta, bir cok farklı yerde yapmak arasında da buyuk fark olacaktır. Belki ilerde kendi ekibimiz olacak ve bu ekiple oralara gidip birilerine oğreterek devam edeceğiz. Bir şekilde boyle yaygınlaşması lazım. Yapıdaki her birimin kendi deneyim sureci var, nasıl bizim deneyimleme surecimiz varsa, uygulayıcı ekiplerin de var. Nasıl diğer taşeronlarla, diğer işcilerle bir şeyleri deneyimleyip bugunlere geldiysek uygulama safhasında aynı dili konuşabiliyorsak, ilerde bu da olacaktır. Bugunku durumda biz sadeleştirmeye calışıyoruz hem bizim acımızdan hem karşı taraf acısından sorunsuz olması icin. 



Büşra KOÇAK: Kimi projelerde ruhsatı teslim etmeden bir gun once bile uretici firmayla goruşmeye gidiyorum cunku yaptığım tasarımın uygulanmasını cok istiyorum. Cizdim bitti olamaz. O yuzden metal işlerimizde Kasso cok yardımcı oluyor, gidip birebir goruşup detaylarını oğreniyorum ve gelip bunları tasarımlarıma ekliyorum. Malzemelerin yerleri değişiyor, boyutları değişiyor bu şekilde. Muteahhitin kafasında başka şeyler olsa bile ben bu araştırmalarımla ona somut olarak bir sunum yapıp, tasarımımı bozamamasını sağlayabiliyorum. Eğer boyle sağlam bir argumanla giderseniz muteahhit de bu işin icine tam anlamıyla girebiliyor.

 

Berk ARİNÇ: Bir taraftan da İTU’de proje yonetimi yuksek lisansı yapıyorum ben, tez aşamasına geciyorum. Şimdi mimari bir yana, uygulama, yaptığım tasarımı gormek, takip etmek adına butununde olmaktan buyuk haz duyuyorum. Burada işleyiş sistemi aslında biraz yatırımcıdan başlıyor, biz biraz tez canlı bir iklimdeyiz, Akdeniz İklimi diyoruz ya, “Akdeniz İklimi Tipi” bir yapı uretim sistemimiz var. Amerikan sisteminden cok farklıyız. Amerikalılar bir işi realize etmeden once bir yıl, belki iki yıl projelendirme safhası bırakıyor. Burası tamamlanınca uretim aşamasını minimize ediyorlar. Bizse kervanı yolda duzmeye calışıyoruz. Ruhsatı ver sonra cizersin, boyle bir mantık olabilir mi? Biz de mumkun mertebe bu sureci otelemeye cabalıyoruz. Uygulamaya en uygun hale gelsin, ekipler zorlanmasın, bir daha calışmak zorunda kalmasın ama bunun icin yatırımcının baştan ikna edilmesi lazım. Bugun bize vermediğiniz vakit sana ilerde maliyet olarak geri donecek diye net olarak anlatmak gerek. Bunun uzerine araştırma geliştirme calışmaları, makaleler var, yuzde 80 fazladan gelen maliyet hep projelendirme aşamasından kaynaklanıyor. Cok buyuk bir oran bu. Serdivan Ofis projemiz kucuk olcekli bir yapıydı ama sonuc bizi de yatırımcıyı da memnun eden halde oldu. Bunun buyuk olceklisini projelendirme safhasında ne var, şimdi BIM’den bahsediyoruz. Diyoruz ki onceden modelleyelim, her şeyini gorelim. Şantiye ortamını gorelim, kaynak uretimini yapalım, her turlu detayını planlayalım ama bizim uretim sistemimizde bunlara pek de aşina değiliz. Hadi iş programları yapılıyor diyelim bunlar ne kadar takip ediliyor, ne kadar guncelleniyor belli değil. Şantiyede bir iş programı yapılıyor ucu kactıktan sonra kimse ona bakmıyor bir daha gibi ama bu maliyet aktarımı, sermayenin nereye nasıl kullanacağı ile ilgili bir konu esasında. Biz sorumluluğumuzda olmasa da bunlara da ikna etmeye calışıyoruz. Ama doğrusu bu değil. Bizim yolumuzu acmak adına guclu figurlerin bunlardan bahsediyor olması lazım.

 

Deneyimlemek istediğiniz alan var mı çelik yapıda? Bir fırsat çıksa da tasarlasak dediğiniz hangi alanlar var hedefinizde?

 

Büşra KOÇAK: Benim aslında konutları tamamen celik uzerine duşunmek, tasarlamak isteğim var. Tercihim olur acıkcası konutları celik taşıyıcılı yapmak. Esnek mimarlık uzerine de tez yazmak istiyordum hep, celiğin esnekliğini kullanarak konutta bunu sağlamak, gostermek isterim. Standart kalıplar icinde insanları yaşatmak yerine zamanı geldiğinde değişebilir, işlevine gore donuşebilir alanlar oluşturmak ve celiğin de bu fonksiyonunu kullanarak, onu sağlamak isterim. Ozellikle konutlarda bunu yapmak istiyorum yani. 

 

Çok tarihi bir şey söylediniz umarım yaparsınız, Türkiye’deki çelik yapıların toplan yapı stoğu içindeki payı yaklaşık olarak yok mertebesinde biliyorsunuzdur herhalde?

 

Büşra KOÇAK: Evet biliyorum ve o yuzden istiyorum zaten. İster istemez belli alışkanlıkları var bu ekiplerin de hele de Sakarya gibi bir bolgede celik bir proje yapmak onlar icin bayağı zordu ama ben inanıyorum ki ileride bunlar da değişir. Bizim orada calıştığımız muteahhitimiz de oldukca genc, beraber adım atıyoruz ve karşılıklı oğreniyoruz. O da her seferinde farklı bir şey yapmak istiyor. Hayalini kurduğum gibi celik konutlar yapılırsa, insanlar gercekten icinde yaşayıp, tanıyıp avantajlarını bire bir gorecek. Bunun sonucunda uretici de ona gore problemlerini çözecek. Celik yapıyı havaalanında, AVM’de gormekten ziyade kucuk olceklerde de gormek, icinde yaşamak celiği ilerletecektir diye duşunuyorum.

 

Berk ARİNÇ: Bir taraftan da şu anda Tepeoren’de bir iş devam ediyor, İstanbul Tuzla’da, mesela bu villalar celik uretimli yapılar. Yaklaşık 15 -20 sene once yapılmış, hafif celikle. Binanın çelik olduğunu hic hissedemiyordunuz çünkü tamamen kapatılmıştı. Biz bu çelik taşıyıcılı villayı komple soyduk o zaman ortaya cıktı celikler. Şimdi bu celiğin avantajını koruyarak yeni bir tasarım uygulanıyor. 



Bahsettiğiniz de çok önemli bir deneyim, çelik bir yapıyı yeniden tasarlamak, kazanmak. Nasıl ilerlediniz bu yapınızda? 



Berk ARİNÇ:
Villanın eski planı ve fonksiyonel olmayan durumlarından dolayı yeni bir mimari tasarlamamızı istediler. Daha once de betonarme uzerinde bu işleri deneyimlediğimiz icin, her zamanki gibi bir soyalım, dış duvarlarına kadar bir acalım dedik. Kırdığımız yerleri kırdık, bir kolonlama sistemi cıktı bir de doşemeler cıktı, biz de planlama calışmalarına başladık. Şapları kıralım mı diye duşunduk ve kırdık, bir hafta sonra bir gittim yerde sadece saclar kalmış. Alışmadığımız bir goruntu cıktı ortaya celik olunca. Hatta şaka yaptık aramızda, biz bu binayı yeniden tekrar yapabilecek miyiz acaba diye, gulduk. Eski yapı yok olmuştu ama biz cok memnunuz bu durumdan, daha guzel bir iş cıkıyor. 



Büşra KOÇAK: Burası da bizim icin inanılmaz bir celik deneyimi oldu. Sacların cıkması, celik kirişler, aslında yuksek tavana izin veren bir sistem gorduk ama uygulamada alcak tavanlar oluşturmuşlardı. Bitmesine cok az kaldı, ev sahibi de cok memnun oldu bu ferah şeklinden. Merdivenlerin yeri değiştirildi bina bambaşka bir hal aldı ve cok değişik bir celik konut oldu.



Berk ARİNÇ: Eski hali celik bir binaydı ama Amerikan tarzı ucgen catılı, kucuk pencereleri olan bir tipolojisi vardı. Eski mal sahibini ilk roleve aldığımızda gormuştuk, tamamlanınca cağırıp gorsun isteriz, şaşıracağını duşunuyorum acıkcası cunku ciddi anlamda ışık almayan, celik olmasına rağmen kapalı bir konuttu. Diğer yandan betonarmede mesela bu konutu bu hale getirmek cok da mumkun değildi. Celiğin avantajıyla bu sonuc ortaya cıktı. 

 

Biraz da yurt dışında ve Türkiye’de sizi etkileyen çelik yapılardan bahsetmenizi istesek, hangi çelik yapılar geliyor gözünüzün önüne? 



Büşra KOÇAK:
Beni etkileyen Norman Foster’ın yapısı var, tarihi bir yapının uzerinde gokdelen yapılmış. Baktığınızda inanılmaz bir celik hissediyorsunuz, cok ihtişamlı. Binanın orijinali duruyor altta, sonrasındaki yuksekliği de celikle goruyorum. Foster zaten celik uzerine cok guzel projeler gosterdi hepimize. Turkiye’de de Ahmet Alataş’ın kendi ofisi olarak kullandığı celik yapı cok etkileyici, dikkat cekici ve ilginc. 

Berk ARİNÇ: Buşra ile beraber gittiğimizde Kopenhag’da cok fazla celik yapı gorduk. Orada dikkatimi ceken tum yapılarda balkonlar celik, sonradan eklense de oyle, askı detayları, bileşim detaylarını hep goruyorsunuz.Turkiye’de de Emre Arolat’ın Antakya’daki müze otel çelik yapısı çok farklı ve ilginç bir çelik yapı benim için. 



Çelik Yapılar - Sayı: 55 - Nisan 2018



© 2014 - Turkish Constructional Steelwork Associaton