Tür olarak iki ayağımız üzerinde durmayı başarıp yere değil göğe bakmaya başladığımız ilk günden itibaren uzay bizim için her zaman bir çekim merkezi oldu. İnsanlık olarak gökte parlayan cisimleri yorumlama işine giriştik, onlar arasındaki bağlantıları inceledik, mevsimsel olayları gözlemledik takvimlerimizi oluşturduk ve yine onlar sayesinde sınırsız bir hayal gücüne eriştik. Şimdi insanlık olarak bizi Güneş ve Ay’dan sonra en fazla etkileyen gök cismi olan “Kızıl Gezegen” lakaplı Mars’a ulaşma zamanı. Bu hayali gerçekleştirmemizi sağlayacak insanların başında ise Elon Musk geliyor.
Gökleri Saran Bir Vizyon
Mars görevi ve birçok farklı alandaki yatırımları sonucunda insanları yeni bir gezegene ve düşünce yapısına kavuşturmayı amaçlayan Elon Musk’ın girişimcilik anlamında geçmişini irdelemek, onun gelecek vizyonunu anlamak açısından faydalı olacaktır. Güney Afrika’nın Pretorya şehrinde 28 Haziran 1971 yılında hayata gözlerini açan Elon Musk ailevi nedenler yüzünden pek de mutlu bir çocukluk dönemi geçiremedi. Ancak aile içerisindeki bu mutsuz ortam onun kıvrak zekâsı ve çalışkanlığına engel değildi. Henüz çocuk sayılabilecek bir yaşta gerçek bir girişimciydi. 12 yaşında “Blaster” isimli bir oyun geliştirdi. Oyunu tasarlamak için altı ay gibi kısa bir sürede programlama öğrendi. Bu oyunu PC and Office Tech isimli bir dergiye 500 dolar karşılığında sattığında takvimler 1984’ü gösteriyordu ve Elon Musk henüz 13 yaşındaydı.
Elon Musk’u dünyaca üne kavuşturan ilk girişimi ise şu an ülkemizde kullanılamayan Paypal oldu. Günümüzde dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Elon Musk 1995 yılında çevrimiçi gazetelere haritalar ve iş rehberleri hazırlayan “Zip2” şirketini kurdu. İnternet çağının henüz yeni yeni başladığı bu dönem için sanal dünyaya farklı bir bakış açısı getirmişti. 1999 yılında Zip2’yi bilgisayar devi Compaq’a 307 milyon dolara sattı.
Musk, daima yenilik arayan bir vizyona sahipti. Zip2’nin satışından elde ettiği gelirle 1999 yılında X.com isimli para transfer şirketini kurdu. Bu şirket daha sonra Paypal adını alırken eBay 2002 yılında Paypal’ı 1,5 milyar dolar gibi devasa bir ücret karşılığında satın aldı. Elon Musk bu satıştan 165 milyon dolarlık bir pay elde etti.
Kısa süre içerisinde gerçekleşen devasa rakamlara sahip satış işlemlerinin ardından Elon Musk bir kenara çekilip, zenginlikle dolu bir hayatın keyfini sürebilirdi. Ancak böyle yapmadı. Tam tersine elindeki parayı, birikimlerini de ekleyerek, iş dünyasına göre çok riskli yatırımlara ayırdı. 10 milyon dolarını enerji sektöründe faaliyet gösteren Solar City’ye, 70 milyon dolarını otomotiv sektöründeki Tesla’ya ve 100 milyon dolarını ise uzay alanında araştırmalar yürüten SpaceX’e yatıran Elon Musk aslında büyük bir riske girdiğini biliyordu. Vizyonu bazılarının “Asla, başarılamaz!” dedikleri alanları kapsıyordu. Musk’ın SpaceX’teki hedefi bu dünya ile sınırlı değildi. O uzayda faaliyet göstermek istiyordu. Başka bir ifadeyle rakipleri şirketler değil, uzay araştırmaları yürüten devletlerdi. SpaceX’e uzanan yolculuğunda birçok önemli marka da yarattı.
Tesla
Son dönemde otomotiv sektöründe adından sıkça söz ettiren Tesla’nın geçmişi 2003 yılına dayanıyor. Markanın kurucusu ise sanıldığı gibi Elon Musk değil. Martin Eberhard ve Marc Tarpenning isimli iki mühendisin kurduğu Tesla Motors, 2008 yılında Elon Musk şirket CEO’su olana kadar sektördeki diğer dev markaların yanında ismi pek duyulmayan bir markaydı. Elon Musk şirketin başına geçtikten sonra kendi vizyonunu markayla birleştirdi. Musk, Tesla ile ilgili hedeflerini sürdürülebilir ve çevreci ulaşımı daha arttırmak olarak nitelendiriyor. Tesla’nın ürettiği otomobiller çevreci özellikleriyle dikkat çekiyor.
Elon Musk, şirket ile ilgili olarak, Khan Academy’ye verdiği röportajında, “Benzin maliyetlerinde fiyatlandırılmamış dış etkenler var. Karbondioksitin çevreye, atmosfere, okyanuslara olan etkilerini fiyatlandıramıyoruz. Piyasa normalde olduğu gibi düzgün bir şekilde işlemiyor. Tesla’nın amacı bir katalizör olarak hareket etmek ve normalde piyasanın ortaya çıkaracağı tepkileri hızlandırmak. Biz zaten 10 yıl içerisinde gerçekleşecek bir şeyi daha önceden yapmaya çalışıyoruz. İşte bu yüzden elektrikli arabalar yapıyoruz. Tesla’nın hedefi bu. Aslında bizim hedefimiz büyük bir marka olmak değil, sektörde daha fazla elektrikli araç üretilmesine katkıda bulunmak. Daha fazla elektrikli araba üretip fiyatı aşağıya çekmeyi hedefliyoruz. Dünyada üretilen arabaların yarısı elektrikli olursa ben bunu zafer sayarım. O gün ne kadar hızlı gelirse o kadar iyi. Elektrik enerjisi depolama teknolojisi çok hızlı ilerliyor.” şeklindeki sözleriyle Tesla’nın varlık amacını ortaya koyuyor.
Neuralink
Elon Musk’ın şüphesiz en tartışmalı girişimlerinden biri Neuralink. 2016 yılında kurulan şirket, temel olarak implante edilebilir beyin-makina ara yüzleri geliştirmeyi amaçlıyor. Şirket ilk döneminde nörolojik sorunların tedavi edilmesinde rol oynayabilecek bir implant üretti. Elon Musk, üretilen implantların sağlık için kullanılacağını söylerken, Neuralink'in gelecekte insan beyninin yapay zekâyla mücadelesine imkân sağlayacağını da belirtti.
"Bu teknoloji potansiyel olarak insanların Tesla'sını çağırması video oyunu oynaması veya omurilik felçli birinin tekrar yürümesini sağlamak için kullanılabilir." şeklindeki sözleriyle dikkat çeken Güney Afrikalı girişimci, Ağustos 2020’de Gertrude isimli, beynine bozuk para büyüklüğünde bir çip takılmış olan dişi domuzu kamuoyuyla paylaştı. Söz konusu çiplerin bunama, parkinson ve omurilik zedelenmeleri gibi ciddi hastalıklara çare olabileceğini söyleyen Musk, bu açıklamasıyla tıp camiasında birçok tartışmayı alevlendirirken şirketin yakın zamanda insanlar üzerinde de deneylere başlaması bekleniyor.
Starlink
Elon Musk yönetimindeki SpaceX tarafından uydu interneti sağlamak üzere oluşturulan Starlink, temel olarak bir uydu takımyıldızı. Dünya yörüngesinde konuşlandırılan binlerce küçük uydunun yeryüzü ile irtibatı sayesinde oluşturulan bu uydu grubu, yüksek hızlı internet, uygun maliyet ve yerleştirilmesi planlanan 42 bin uydu nedeniyle dünya genelinde kullanılabilirlik gibi avantajlara sahip.
2022 yılı mayıs ayında SpaceX’ten yapılan basın açıklamasında 32 farklı ülkede Starlink’in hizmet verdiği belirtilirken ülkemizde Starlink’in 2023 yılında aktif hale gelmesi bekleniyor. Ukrayna ile Rusya arasında yaşayan savaşta Starlink uyduları Ukrayna’ya haberleşme desteği sağlarken bu uyduların askeri amaçlar için kullanımı da tartışmaları beraberinde getiriyor. 2022 Ocak ayında Elon Musk resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada, dünya yörüngesinde 1649 adet Starlink uydusunun aktif olarak hizmet verdiğini söylerken başta Çin ve Rusya olmak üzere birçok ülkede bu uydularla ilgili rahatsızlıklar hâkim. Çin’in askeri uzmanları Starlink’in savaş uçakları dâhil ABD askeri araçlarının veri iletişim hızını ciddi ölçüde artırabilecek olmasından endişe ediyorlar. China Military Online sayfasında Li Xiaoli tarafından kaleme alınan yazıda Starlink uydularının birbirleriyle bağlantılı çalışması halinde ABD ordusu için gözetleme, navigasyon ve meteorolojik olarak bilgi sağlayabilecekleri, aynı zamanda uzaktan istihbarat toplama adına da uyduların büyük bir başarı gösterebileceklerinin altı çizildi.
SpaceX
Birçok önemli markayı yöneten, finans çevrelerinin yatırımlarını “çılgınca” olarak nitelediği, katıldığı söyleşilerde “Sizce ben deli miyim?” sorusunu röportaj yapan gazetecilere soran, Twitter’ı satın almak için girişimlere başlayan Elon Musk’ın şüphesiz en önemli projesi Mars görevi. SpaceX fikrinin doğuşu ve yaptığı yatırımla ilgili olarak Elon Musk şu açıklamayı yapıyor; “SpaceX fikrinin çıkış noktası şuydu; ‘Neden insanları Mars’a göndermeyelim?’ diye düşündüm. Çünkü Apollo’dan sonraki adım Mars’a insan göndermekti. Ama sonra ne oldu? Birkaç kişiyi Ay’a gönderdik ve sonrasında kimseyi uzayda başka bir yere göndermedik. Düşünelim, 1969 yılında insanlara ‘2013 yılında uzayda sizce ne olacak?’ şeklinde bir soru sorulsaydı ‘Ay’da bir üssümüz olacak, Mars’a insanları göndermiş olacağız. Mars’ta da bir üssümüz olacak, yörüngede uzay otelleri bulunacak, uzayda harika şeyler olacak.’ derlerdi. Beklentileri buydu. Şu anda insanların elinde harika cihazlar var. Bir iskambil kâğıdı büyüklüğündeki telefonlarıyla, internet sayesinde dünyanın her yeriyle iletişime geçebiliyorlar. Ancak söz konusu uzay olduğunda işlerin yolunda gitmediği ortada. Bunun sebebini anlamaya çalışıyordum.
2001 yılıydı. Bir arkadaşım Paypal’dan sonra ne yapacağımı sordu. Uzaya hep ilgim vardı ancak bir kişinin tek başına uzay için bir şey yapabileceğini düşünmüyordum. Uzay projeleri devletler tarafından yürütülür, büyük devletlerden bahsediyoruz. Ama benim ilgimi çeken ‘Mars’a ne zaman birini göndereceğiz?’ sorusu oldu. NASA’nın web sitesine girip bu soruyu araştırdım. Cevap bulamadım. Mutlaka bir hedef tarihi olması gerekirdi. Sonra öğrendim ki NASA’nın Mars’a insan gönderme yönünde herhangi bir planı yok. Benim açımdan gerçekten büyük bir hayal kırıklığı oldu. Ay’a bile kimseyi göndermek istemiyorlardı. Sonra düşündüm ki bu aslında insanların iradesiyle ilgiliydi. İnsanların tekrar uzayla ilgilenmesini sağlamak istiyor muyuz NASA’nın bütçesini büyütecek miyiz, ardından Mars’a insan gönderecek miyiz? Bu sorular doğrultusunda araştırmalar yapmaya başladım. Uzayı daha çok tanıdım ve birçok kitap okudum. Aklıma bir ‘Mars Vahası’ yaratma fikri geldi. Yani içerisinde tohumlar olan, dehidre edilmiş jelle korunan, Mars’a ayak basınca suyun oluşacağı bir sera göndermekten bahsediyorum. Arka plan kırmızı, bitkiler yeşil. Fikrimin vücut bulmuş hali ‘Mars’taki ilk hayat’ ‘Yaşamın gittiği en uzun mesafe.’ olacaktı. Bu fikir her geçen gün daha fazla ilgimi çekmeye başladı. Elimdeki olanaklarla bir uzay aracı inşa edebilir miyim diye düşündüm. Paypal sayesinde biraz param vardı. Ancak o bütçenin içerisinde kalmak zorundaydım. Sonra düşündüm, Paypal’dan kazandığım paranın yarısını bu işe yatırabilirdim. NASA da bütçesini büyütürse ikimiz de Mars’a gidebilirsek bu iyi bir sonuç olurdu.
Birçok arkadaşım bir roket şirketi kurmamam konusunda beni ikna etmeye çalıştı. Çünkü bu fikir onlara çok çılgınca geliyordu. Bir dostum bana roketlerin patladığı videoları dahi izletti. Bunu yaparken yatıracağım parayı kaybetmemden korkuyorlardı. Ama zaten benim beklediğim şey de buydu. Parayı kaybetmek beni korkutan bir şey değildi. Sadece insanlığın Dünya’nın ötesine geçmesi gerektiğini ve bunu yapmadığımızı düşündüm. Daha sonra uzay aracı üretmenin ve diğer şeylerin maliyetini başa çıkılabilecek seviyelere getirdim. Ama bu sefer de rokete takıldım. ABD roketleri çok pahalıydı. Ardından üç kez Rusya’ya gittim ve kıtalararası balistik füze almak için pazarlık yapmaya başladım. Rus filosundaki 2001 ve 2002 yıllarındaki en büyük iki füzeyi almaya çalıştım. 2001 yılında bir tanesi yaklaşık 10 milyon dolar ediyordu. Toplamda ikisi 20 milyon dolar ediyordu. Sonrasında uçuşun geri kalanını da yaklaşık 10 milyon dolar kadar aşağı çekebileceğimi düşündüm. Böylece iki roket ve iki uçuş görevi için 40 milyon dolarlık bir maliyet ortaya çıktı. Ardından bunu yapabilirim diye düşündüm.
Uzay endüstrisi hakkında bilgili insanlara danıştım. İnsanlarda motivasyon olmadığını düşünmüştüm ancak bu düşünce saçmaymış. İnsanlar, Mars’a gitmenin onların yaşam standartlarında bütçeler nedeniyle herhangi bir düşüş yaratmadığını görmeliler. Bir roket yapmak gerçekten ne kadar zor? Geçmişe baktığımızda roketlerin hep pahalı olduğunu görüyoruz, gelecekte de roketler pahalı olacaktır. Ama bu aslında gelecek açısından doğru değil. Eğer bir roketin neyden yapıldığını düşünürseniz, alüminyum, titanyum, bakır, karbon fiber gibi maddeleri parçalara ayırarak tüm bileşenlerin hammadde maliyetlerini düşürebiliriz. Bu malzemeleri yere döksek, elimizde bir sihirli değnek olsa ve bu malzemeleri toparlama maliyeti sıfır olsa işte o zaman roketin maliyeti ne olurdu? Böyle düşünce ‘Vay be!’ dedim. Maliyeti gerçekten çok az. Bu bir roketin maliyetinin %2’si gibiydi. Olay parçacıkları tekrardan düzenlemekteydi. Tabii sonrasında tüm bu parçaları en etkili olarak nasıl doğru bir şekilde birleştireceğimizi düşünmemiz gerekiyordu. Bu yüzden cumartesi günleri bir kısmı büyük havacılık şirketlerinde çalışmakta olan insanlarla düzenli toplantılar yaptım. Amacım, burada kaçırdığım bir nokta olup olmadığını anlamaktı. Sorun yok gibiydi. Böylece SpaceX’i kurdum.
Falcon 1, bizim yaptığımız ilk roket. İlk uçuşu başarılı olamadı. Fırlatma alanının birkaç yüz metre ötesine indi, minik parçalar halinde. Bu roket nihayetinde bize yaklaşık 6 milyon dolara mal oldu. Bu kategorideki diğer roketlerle karşılaştırıldığında onların yaklaşık 25 milyon dolar civarında olduklarını söyleyebilirim. Fakat bunun ötesinde daha önemli bir şey var; roketleri yeniden kullanılabilir bir şekilde üretmek. Roketi yeniden kullanılabilir bir şekilde üretebilirsek fiyat etiketinden iki sıfır atabiliriz diye düşündüm. Roketin fırlatma alanına gelmesi ve inmesi gerekiyor. Sonra yeniden yakıtı yüklenip tekrar yola çıkmalı. Yani bir uçak gibi yeniden kullanılabilir olmalı.”
“Dürüst olmak gerekirse çeliğe âşığım”
SpaceX’in yarattığı roketler tıpkı Elon Musk’ın anlattığı gibi bir uçağa dönüşüp sürekli olarak kullanılmaya devam ediyor. Başarılı girişimci, 2019 yılında Güney Texas’ta düzenlenen bir etkinlikte Starship isimli dev uzay aracını tanıttı. Musk, “Dürüst olmak gerekirse çeliğe aşığım.” sözleriyle yaptığı tanıtımda Ay’a ve Mars’a sürekli bir şekilde gidip gelebilen, tek seferde 100 kişi taşıma kapasiteli rokette paslanmaz çelik kullanımının nedenlerini güvenlik, malzeme maliyeti arasındaki farklar ve yakıt tasarrufu başlıklarıyla açıkladı. Musk 2019 yılında Ryan D'Agostino ile gerçekleştirdiği röportajda Starship uzay aracındaki çelik kullanımı ile ilgili şunları söyledi: “Starship’i yeniden tasarladık. Özel bir paslanmaz çelik alaşımı kullandık. Karbon fiber kullanıyorduk. Ancak bu çok yavaş ilerliyordu ve kilogram başına maliyeti 135 dolardı. Paslanmaz çelik ise karbon fibere nazaran çok ucuz. Çoğu çelik kriyojenik sıcaklıklara ulaştıkça çok kırılgan hale gelir. Üzerine sıvı nitrojen püskürtün ve bir çekiçle vurun. Cam gibi kırılır. Ancak bu durum yüksek krom – nikel içeriğe sahip paslanmaz çelik için geçerli değildir. Bu malzeme aslında gücü artırır ve süneklik çok yüksektir. Bizim harika bir metalürji grubumuz var. Bu roketlerde yüksek kaliteli paslanmaz 301 çeliği kullanacağız. Bu tip çelik programa büyük bir hız kazandıracak. Maliyet avantajı da var. Çeliğin kilogramı sadece 3 dolar.”
Starship’de paslanmaz çelik kullanımı, maliyetleri azaltma yeniden kullanım, yakıt tasarrufu ve insan güvenliği açısından birçok avantajı beraberinde getiriyor. 1950’li yıllarda geliştirilen Atlas roketlerinde yakıt tanklarında hafifliğinden dolayı çelik kullanılmış ancak hızlı bir şekilde korozyon gerçekleşmesi nedeniyle bu fikirden vazgeçilmişti. Elon Musk ve ekibinin çelik üzerinde gerçekleştirdiği araştırmalar sonucunda Mars’a insan gönderilmesi konusunda çeliğin sağladığı avantajlar net bir şekilde görülürken gelecekteki tüm uzay görevlerinde ve uzayda kurulacak kolonilerde insanlık çeliğin gücünden faydalanma yoluna gidecek.
2021 yılında Raptor motorlarına sahip Starship SN15 irtifa rekoru kırdığı deneme uçuşunda yerden 10 kilometre yükselmeyi başardı. Starship SN15, Superheavy roketi hariç 50 metre yüksekliğe, 9 metre çapa sahip. Uzay aracı yüklemeler sonucunda 5000 ton ağırlığa ulaşabiliyor. Resmi olmayan rakamlara göre Starship’in dış cephesinde 15 ilâ 20 ton Superheavy roketinin dış cephesinde ise 20-25 ton arasında paslanmaz çelik kullanılıyor. Mars yolculuğu için uzay aracında ayrıca 40 adet kabin kurulması planlanıyor. Elon Musk, marsta ilk koloniyi kurmak için 1000 adet Starship ile 20 yıl boyunca kargo ve insan taşımanın gerekli olduğunu düşünüyor. Başarılı girişimci kısa bir süre önce Lex Fridman ile gerçekleştirdiği röportajda 10 sene içinde insanları Mars’a götüreceklerini söyledi. Starship için en kritik zaman dilimi ise 2023 yılı. Japon girişimci Yusaku Maezawa ve DearMoon'un mürettebatı, Starship ile 2023 yılında Ay yörüngesine ulaşacaklar. SpaceX bu uçuşu “Uzaya seyahat etmeyi hayal eden insanlar için erişim sağlama yolunda önemli bir adım.” sözleriyle tanımlıyor. Starship uzay araçları için araştırmalar ve güncellemeler sürüyor.
Büyük Bir Atatürk Hayranı
Birçok farklı alandaki girişimi, Mars’ın kolonizasyonu ve Starlink uyduları sayesinde önümüzdeki 30 yıla damga vurması beklenen Elon Musk aynı zamanda ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de büyük bir hayranı. 2017 yılında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından Anıtkabir’in yolunu tutan Musk, Instagram hesabında Anıtkabir’de çekilen bir fotoğrafını paylaşırken altına da şu notu düştü. “Çiçekleri ben yerleştirdim. Üç kırık kaburga, delinmiş bir akciğer ve yine de savaştı, yurtta sulh, dünyada sulh için.” Musk ayrıca Twitter hesabında Atatürk’e atfedilen, “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin.” sözünü de 9 Kasım 2017’de Atatürk’ü anmak için paylaşmıştı.