Bir yapay zekâ muhabbeti almış başını gidiyor. Son zamanlarda eş dost ortamlarında yapılan sohbetlerin yolu eninde sonunda mutlaka yapay zekâya uğruyor. Yok 17 dil konuşuyormuş, yok ne sorarsan anında akıllı cevaplar veriyormuş… Hatta saniyeler içerisinde istediğin konuda hikâyeler yazıyormuş, üstüne üstlük kişisel gelişim konularında insanlara akıl da veriyormuş. Bunları yaparken de hiç düşünmüyormuş. Tüm bunlar yakın zamanda neler olacağına işaretmiş.
Gelecekte insanların işlerini ellerinden alacağı hatta insanlığı tamamen ele geçirip köleleştireceğine dair hikâyeler muhtelif. Bunlar genellikle “Uzay Yolu” dizisi ile büyümüş Baby Boomer (1946-1960) ve X Kuşağı’na (1961-1980) ait ön görüler. Bu kuşağın büyürken etkilendiği olaylara bakılırsa bu zihinsel yaratıcılığa hak vermemek yanlış olur. Mesela bendeniz, 70’li yılların ortasında bir filmde yaklaşınca açılan kapıları görünce çok etkilenmiştim. Acaba kapı herkese mi açılıyor yoksa geleni tanıyor ona göre mi açılıyor gibi onlarca sorunun aklıma gelişini daha dün gibi hatırlıyorum. Eş dost ortamlarında yapılan sohbetlerin bir bölümünün doğru olduğunu söylemek gerekiyor. Hatta yapay zekâ ve devamında gelişen teknolojilerin birçok mesleği yok edeceği ve yeni bir işsizlik dalgası ile karşı karşıya kalacağımız muhakkak. Ancak “köleleştirme” gibi kavramların şu an itibarıyla biraz uçuk kaldığını söylemeliyim.
Teknolojinin akıl almaz bir hızla ilerlediği bu dönemde hayatımıza “otomasyon” kavramı da girdi. Otomasyon nedir? Otomasyon; yazılım ve bilgisayar programları gibi tekrarlanan görevleri gerçekleştirmek için tasarlanmış bir dizi araçtır. Yani insan beyninin yaratıcı arayışlara daha fazla zaman ayırabilmesi için teknolojinin sıradan şeyleri halledebileceği fikri.
Daha biz otomasyonu detayları ile öğrenirken Hannover fuarında Endüstri 4.0 terimi ilk kez ortaya çıktı. 4.0 geldiğine göre daha öncesi olmalıydı,
- Su ve buhar gücünün kullanılmasına 1.0,
- Elektriğin seri üretimde kullanılmasına 2.0,
- 70’lerde mekanik sistemlerin yerini dijital sistemlerin almaya başlamasına 3.0,
- Ve nihayet sanayi ve teknolojinin birleşmesini öngören endüstriyel strateji planı da Endüstri 4.0 olarak adlandırıldı.
Şimdi birlikte konunun biraz daha derinlerine inelim. Siber Fiziksel Sistemler (Cyber Physical System) diğer adı ile IoT (Internet of Things), fiziksel işlevlerin bilgi işlem ve iletişim altyapıları ile bağlantısını sağlayan otomatikleştirilmiş sistemlerdir. Bağımsız cihazlar olarak tasarlanan geleneksel sistemlerin aksine, CPS'de tüm cihazların ortak bir ağa bağlanması gereklidir böylece ihtiyacımız olan bilgi ve hizmetlerin her yerde elimizin altında olmasının avantajını yaşarız.
Artık günümüzde akıllı telefonlar ile evimiz veya ofisimizdeki birçok elektronik sisteme uzaktan müdahale edebiliyoruz. Bu özellik sayesinde kullandığımız elektronik cihazların arızalanması durumunda hatta arızalanmasına ramak kala cihazın ilgili servisi kendisi arayarak ihtiyacı olan müdahaleyi bildirmesi, gerektiğinde yedek parçasını bile kendisinin sipariş etmesi mümkündür.
CPS sistemi, gerçek dünya ile etkileşime geçmek için gerekli olan sensörleri ve aktüatörleri kontrol eden, elde edilen verileri işleyen ve genellikle bir veya daha fazla merkezi kontrol ünitesinden oluşur. CPS üzerinden bilgi alışverişi yapacak yardımcı sistemlerin birbirleri ile haberleşebilmeleri için bir iletişim altyapısına ihtiyaç vardır.
İnşaat Sektörü Otomasyon Sürecine Evriliyor
Yukarıda verdiğim teknik bilgilerin ışığında, yapay zekâ destekli otomasyon çözümlerinin inşaat sektöründeki uygulamalarına bakacak olursak, günümüzde şantiyeyi verilen spesifikasyonlara göre hazırlayabilen otonom veya yarı otonom sistemler ile beton dökme, duvar örme, kaynak yapma ve yıkma gibi tekrarlanan görevleri insandan daha verimli bir şekilde gerçekleştirmek için sürücüsüz inşaat makinaları tasarlayıp geliştiren şirketler var.
Sahada bunlar olurken proje yöneticileri çalışanların üretkenliğini ve prosedürlere uygunluğunu değerlendirmek için yüz tanıma, tesis içi kameralar CPS (IoT) ve benzer teknolojiler kullanarak şantiye çalışmalarını gerçek zamanlı olarak takip edebiliyorlar.
Bu uygulamalar özellikle iş güvenliği önlemleri için çok talep edilir hale geldi. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansına (EU - OSHA) göre; inşaat sektöründe can kayıpları diğer sektörlere göre beş kat daha fazla.1 Boston merkezli bir inşaat şirketi, şantiyelerindeki fotoğrafları analiz eden, bunları çalışanların koruyucu ekipman giymemesi gibi güvenlik ihlallerine karşı tarayan ve görüntüleri kaza kayıtlarıyla ilişkilendiren bir algoritma oluşturuyor. Böylece yüksek bir tehdit algılandığında güvenlik talimatlarının otonom düzenlenebilmesi ve buna bağlı olarak projeler için risk derecelendirmeleri yapabileceklerini söylüyorlar.
İşgücü bulma sıkıntısı ve endüstrinin düşük üretkenliğini artırma isteği, inşaat firmalarını yapay zekâ ve veri bilimine yatırım yapmaya zorluyor. 2017 tarihli McKinsey raporu2, inşaat firmalarının gerçek zamanlı veri analizi yoluyla üretkenliklerini %50'ye kadar artırabileceğini gösteriyor. Hazırlanan benzer sektör raporlarında da inşaat şirketleri, iş gücü ve makinaların işlere dağılımını daha iyi planlamak için yapay zekâyı ve makina öğrenimini kullanmaya başladığı belirtiliyor.
Son olarak yazımın başlığı olan Spot’tan3 biraz bahsetmek istiyorum. Spot, Boston Dynamics'in tasarlayıp geliştirdiği petrol ve gazdan, güvenliğe, arama kurtarmaya ve hatta inşaat projelerine kadar birçok sektörde kullanılan dört ayaklı otonom robotların en ünlüsüdür.
Spot, benzeri görülmemiş bir hareket kabiliyeti ile arazide veya şantiyede devriye gezen, rutin denetim görevlerini ve veri toplamayı, güvenli, doğru ve sık sık güncellememize olanak tanıyan çevik bir mobil robottur.
“Spot, koş git bi bak bakalım şantiye ne durumda?” diye soracağımız günler yakındır.
Kaynakça: