“Tiny House” konseptinde geliştirdiği tasarımların yanı sıra, yurt içi ve yurt dışında birçok projede imzası bulunan Mimar Pelin Düştegör, değişen mimari ihtiyaçlar doğrultusunda Avrupa Yeşil Mutabakatı, modüler yapılar ve yeni nesil yapı teknolojileri konularına dair tecrübelerini aktardı.
Kariyerinizi Tiny House, karavan ve modüler yapılar alanında ilerletme fikri nasıl oluştu?
Bu soruya doğru cevap verebilmek için kariyerimin başlangıcından itibaren kısa bir özet geçmek istiyorum. 2003-2007 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesinde aldığım mimarlık eğitimi esnasında derslerde modüler yapılar, çevre dostu tasarımlar, malzemenin seçimi, yeni nesil yapı teknolojileri gibi verimli konularla karşılaşmak oldukça ilgi çekiciydi.
İlk olarak amcamın da yıllarını vererek çalıştığı, hafif çelik yapı üreten bir firmada mimar olarak işe başladım. Paralelinde de Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mimari Tasarım Anabilim Dalında yüksek lisans yaptım. Bu esnada, LEED ve Breeam yeşil bina sertifikaları hakkında araştırmalar yapma şansı da yakaladım. Uluslararası konferanslarda bildiri yayınlayıp, konuşmalar yaptım. Sekiz yıl çalıştığım hafif çelik üretici firma bünyesinde İzmir’de gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin ilk hafif çelik çok anahtarlı konut projesinin Breeam interim sertifika sürecinin koordinasyonunu yaparak satışları için değer üretmesine vesile oldum. 2015 yılında Abu Dabi’de başka bir hafif çelik üretici firması ile serbest mimar olarak modüler hastane projesini projelendirdim. 2015–2018 yılları arasında Türkiye’nin önde gelen müteahhitlerine imar danışmanlığı ve ruhsat projeleri hizmeti veren bir mimarlık ofisinin Projeler Direktörü pozisyonunda yer aldım. Tüm bu tecrübelerimi birleştirerek ve eski dostların da cesaretlendirmesi ile Tiny House karavan konusuna adım attım. 2018 yılının ağustos ve kasım ayları arasında geçen süre içerisinde dünyadaki örnekleri, üreticileri ve tasarımcıları araştırarak geçti. Bu paralelde çok sayıda tasarım geliştirdim. O sırada Türkiye’de bu konuda üretim yapan tek firma vardı. İmar mevzuatlarındaki sıkışıklıklar, şehirlerdeki yeşil alan yetersizlikleri, çevre dostu yapım sistemlerinin azlığı, konut kullanıcıları ve tatilcilerdeki çevre bilinci eksikliği, arsa problemleri gibi birçok girdi bu konuya yoğunlaşmama, biriktirdiğim tecrübeleri aktarmama vesile oldu.
Ürettiğim tasarımları Türk Patent ve Marka Kurumunda tescillemeye devam ediyorum. Bazı tasarımlar arsada sabit kullanıma olanak veriyor ve modüler olarak birleştirilebiliyor. Bu sayede 1+1, 2+1 gibi kullanım olanakları doğuyor. Karavan ruhsatlı ve plakalı olarak üretilen ev görünümlü karavanlar imar mevzuatına değil, karayollarına tabi oluyorlar. Bu noktada arsa konusu devreye giriyor. Doğru arsaya park etmezseniz cezası var. Bu anlamda arsa danışmanlığı da veriyorum. 2019 yılında Türkiye’nin ilk Full Off Grid (doğada kendi kendine yeten, şebeke ve arsa bağımsız) mobil küçük evini ürettirdim. Anlaştığım üreticilerle kendi markam altında üretim yaptırıyorum. İlk üretimimi hâlâ kendim hafta sonu evi olarak kullanıyorum, tasarımın nasıl çalıştığını gözlemliyorum. Küresel salgının dünyayı etkisi altına aldığı 2020 yılında ise bir turizm firmasına Türkiye’nin ilk Full Off Grid gezen otel odasını tasarlayıp ürettik.
Tiny House kavramına açıklık getirebilir misiniz? Casa Lokomotif Mobil Ev Sistemleri markasını kurma fikri nasıl oluştu?
Tiny House, küçük ev demek. Biz prefabrik (ön üretimli) bir kabine, 1+1 tek katlı bir eve ve 1+1 bir apartman dairesine de "Tiny House" diyoruz. Tekerlekli küçük evler, karavan, motokaravan ve çekme karavan için de bu tanımlamayı kullanmaktayız.
İşin teknik tanımlamasından Tiny House akımına geçiş yapacak olursak geçmişe gitmemiz gerekir.
Kısaca değinelim; 1920'li yıllarda başlayan karavan üretimi, 2. Dünya Savaşı ile sekteye uğradı ve oldukça yavaşladı. Soğuk Savaş’ın ardından karavan sektörüne yeni bir soluk geldi ve tüm dünyada karavancılık, kampçılık yayılmaya başladı. Ülkemizde de 1970'li yıllarda kampçılığın çok moda olduğunu bilmekteyiz.
Bununla birlikte 2000'li yılların başında dünyanın çeşitli yerlerinde başta Amerika'da başlayan ekonomik krizin hızlı yayılışı insanların minimalizme yönelmesine sebep oldu. Sektör ve bireyler ev görünümlü karavanlar ya da küçük sabit evler üretmeye başladılar. "Do it Yourself", Türkçe anlamı ile "Gecekondu" mantığı ile üretimler dikkat çekti.
Bir Oda ile Birçok Manzara
Casa Lokomotif ise 2019 yılı başında tamamen arsalara çözüm olarak geçmişten biriktirdiğim tüm tecrübelerin katkısıyla, “bir oda ile birçok manzara” prensibi ile hayata geçmiş mobil küçük evler şirketi. Pdesgn Mimarlık tarafından önce 2 tasarım Tiny House karavan modeli ile piyasaya sürülen ürünlerimiz, şu anda 750 kg altı ve 750 kg üzeri olmak üzere iki ana başlıkta 10'un üzerinde modele sahip.
Son kullanıcının mimarlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşabildiği, insan ergonomisini deneyimlediği, çevreye duyarlı bir yaşam sürdüğü, arsayı bozmadığı, enerjisini güneş panelleri ile güneşten sağladığı, gri suyu ile bahçesini suladığı bu kompakt ve sürdürülebilir sistem ev konforu/formu ile standart karavanlardan ayrılıyor.
İç mekân mobilyalarının kişiye özel tasarlanabildiği bu taşınabilir ve çekilebilir evler asgari 30 yıl ömürlü. Pdesgn Mimarlık uygun arsalar konusunda danışmanlık da vermekte. Arsanın karakteristiği ve iklimine uygun yeni tasarımlar da üretmekte. Casa Lokomotif ürünlerinde yazın mekanik iklimlendirme/klima ihtiyacı duyulmaz. Kışın ise gereğinden fazla ısıtma ihtiyacı duyulmaz.
Uzun yıllar hafif çelik ve çelik prefabrik yapılar alanında çalışmalarınız oldu. Mimar gözüyle çelik sizin için ne ifade ediyor?
Uzun yıllar hafif çelik ve geleneksel çelik kombinli ya da yalnızca hafif çelik mimari projeler tasarladım, tasarlanmış mimari projeleri kullandığımız yapım sistemlerine uygun hale dönüştürdüm, uygulama projeleri ile içinde bulunduğum tecrübeli ekiplerle detaylar ürettim, üniversitelerle ve danışmanlarla işbirliği içerisinde ısı, ses, yangın konularında testlerde bulunma fırsatı yakaladım.
Çelik malzemenin geri dönüştürülebilirliği, geri dönüştürülmüş çelikten çelik üretimi özelliği ve çevre dostu malzeme olması, birleştiği yapı malzemeleriyle oluşturduğu yapı elemanı kesitlerinin de %100 çevreye duyarlı olma ihtimali, üstün yapı fiziği koşulları sağlama yetenekleriyle çelik yapı üretimi çok kıymetli. Ancak ülkemizde halen hak ettiği değeri yakalayamadı.
Çelik yapım sistemlerini; kentsel dönüşüm, restorasyon, güçlendirme-tadilat işleri ve yeni kurulacak yaşam alanlarında yaygınlaştırırsak;
- Literatürde de yer alan 100 yıl ömürlü yeni yaşam alanları elde etmiş oluruz.
- Yapı fiziği anlamında ses, ısı, yangın konularına inovatif çözümler geliştirebiliriz.
- Çelik yapı sistemleri, inovatif ve çevre duyarlı yeni yapı malzemelerinin de geliştirilmesine aracılık etmekte. Bu sayede geri dönüştürülmüş hammadde kullanılarak yeni malzemeler geliştirebiliriz.
- Fabrika ortamında üretimi yaygınlaştırabilir, şantiye ortamlarının sürelerini kısaltır, çevreyi ve komşuları daha az rahatsız etmiş oluruz.
- Modüler tasarıma yoğunlaşarak, bu yapı elemanları da modüler tasarımını kapsayarak geliştirilirse, atık sarfiyatının da önüne geçilmiş olunur.
“Çelik yapı depreme dayanıklıdır.” klişe tanımlamasını yapmak istemiyorum. Yapının depreme dayanıklı tasarlanması gerektiğini savunan mimarlardan biriyim. Biz çelik yapı sisteminin yaygınlaştırılarak ekonomik erişilebilir rakamlarda olduğunu, yaşam döngüsünde kullanıcıya ciddi para tasarrufu sağladığını (işletme giderlerinde), yapımcısına yapım ekonomisi oluşturduğunu vurgulayarak anlatmalıyız. Burada “mimarların üzerine görev düşüyor” demek isterdim. Ancak, mevcut koşullarda yapıyı sipariş eden yatırımcıların da bilgilendirilmesi önem arz etmekte.
Geleneksel çelik taşıyıcı sistemle geniş açıklıklar geçmenin yanı sıra; hafif çelik taşıyıcı sistem de üst yapıda hafiflik avantajı ile küçük yaşam alanlarında ciddi zaman ve enerji tasarrufu sağlamakta. Birçok yapısal kaygıyı ortadan kaldırması sayesinde mimara da ciddi kolaylıklar oluşturmakta.
Endüstri 4.0’ın sonucunda yapı elemanlarının dijitalleşme paralelinde sanayi ürünü olmaya başladığını ve yapıların modüler yapılara evrildiğini görüyoruz. Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Gelişen yazılımlar sayesinde yapı tasarımını da pratik hale getiren çizim programlarıyla mimari gruplar bu konuya adapte olmaya devam ediyor. Yapay zekânın da ilerlemesi ile gelecek süreçte kullanıcının beğenisine göre yapılarda tek tipleşmeye gidileceğini; yere özgü mimarlığın ve doğal olanın lüks olacağını öngörmek mümkün.
Avrupa Yeşil Mutabakatı Müthiş Bir Hareket
Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal) ve sürdürülebilirlik açısından Tiny House, karavan ve modüler yapıların önemi sizce nedir? Bu yapıların deprem ve sel gibi acil durumlarda kullanılması mümkün müdür, ekonomik olabilir mi? Dönüştürülebilir yapılar konsepti hakkında ne düşünürsünüz?
Avrupa Yeşil Mutabakatı, yaşamın devamlılığının uzun yıllar verimle sürebilmesi adına müthiş bir hareket. Tiny House ve karavan gibi küçük yaşam alanları bireylerin doğayla yeniden bağ kurmalarına vesile olan aracılar. Modüler yapıları ise küçük ölçekten büyük ölçeğe taşıyabilir, yenilenebilir enerji ve sıfır atık prensibi ile üretimini gerçekleştirebiliriz.
Tiny House, karavan ve modüler yapı üçlüsünün sürdürülebilirlik adına üç iyi araç olduğu söylenebilir. Üçünün ortak özelliği fabrika ortamında tipleştirilerek, atık sarfiyatı önemsenerek, çevre duyarlı üretilmesi. Deprem ve sel gibi acil durumlar için yerel idarelerin Tiny House ve karavan teknolojileri ile tanışması gerekir. Genellikle ülkemizde konteynerlar kullanılmakta. Bu sebepten geçici yapı algısı oluşmuş. Ancak konteynerlar da imar kanununa göre yapıdır ve inşaat ruhsatına tabidir. Acil durumların ardından ciddi masraflar yapılarak kurulan konteyner kentler geri toplanmakta. Bunun yerine karavan ve Tiny House parklar yaygınlaştırılarak oluşturulan ek maliyetler azaltılabilir.
İnsanlar artık büyük bloklarda yaşamak yerine müstakil yapıları tercih etmeye başladı. COVID-19 salgını tercihleri etkiledi mi? Gelecekteki tercihlerin hangi doğrultuda olduğunu görüyorsunuz?
Covid-19 salgını ile müstakil yaşama geçilmeye başlandı. Bunun yanında, iş hayatı ve sektörü salgından etkilenen kişiler de yatırımlarını doğaya döndürme kararları aldı veya almaya devam ediyor. Büyük bir kitle tarıma başlama kararı alırken, başka bir kitle de doğa turizmine yöneldi. Kamping, glamping (aktiviteli kamplar), Tiny House kiralama ve karavan parkı gibi konular şu an çok gündemde ve biz de bu konuda arsa seçimi ile başlayan, işletme ruhsatı alımı ile sonuçlanan süreçlere danışmanlık vermekteyiz.