Sürdürülebilirlik kavramı Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında 17 başlık altında özetlenmiş olup, bunlar Şekil 1’de görülmektedir. Bu amaçlar, yapılan faaliyetin çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri olmak üzere üçlü bir sac ayağı üzerinde dengeli olmasını hedeflemekte, tam dengenin sağlanabildiği, her üç etkinin optimal düzeyde sağlandığı durum o faaliyetin sürdürülebilir olduğuna işaret etmektedir (Şekil 2).
İnşaat projeleri, farklı disiplinlerin bir arada koordinasyonunu gerektiren, çok çeşitli malzemelerin kullanıldığı, her biri özgün bir “yapılı çevre” ortaya koyan projeler olmaları itibariyle büyük ölçüde çevreye etkileri olan, hem çok büyük ekonomik kaynak tahsisi gerektiren, hem de sosyal çevreyi ciddi ölçülerde dönüştüren projelerdir. Bu sebeple kullanılan kaynaklarda tasarruf döngüselliğin sağlanması (yeniden kullanım/geri dönüşüm), dayanıklılık/dirençlilik, ekolojinin ve sağlığın korunması, sürdürülebilir projelerin omurgasını oluşturan kavramlar olmaktadır. Şekil 3’te sürdürülebilir projelerin kaynak kullanımı ve ekolojik etkiler bakımından sahip olabileceği özellikler detaylandırılmıştır.
Kaynak kullanımı ve ekolojik etkilerin sayısal olarak ölçümü ve değerlendirilmesi, faaliyetin etkilerinin sürekli azaltılabilmesi için referans değerlerin oluşturulabilmesi farklı ürünlerin/projelerin birbirleri ile karşılaştırılabilmesi açısından gerekli olup bu ölçümlerin nasıl yapılacağına dair malzemeler için karbon ayak izi ve su ayak izinin hesaplanması, çevresel ürün etiketi hesaplamalarına ilişkin EN (Avrupa Standartları) ve ISO (International Standards Organization) standartları mevcuttur (ISO/TS 14067, BS EN ISO 14046, BS EN ISO 1402414027 gibi).
Yapılan çevresel etki hesaplamaları sadece üretim süreci ile sınırlandırılabildiği gibi, beşikten mezara diye de kavramsallaştırıldığı üzere, tüm yaşam döngüsünü içerecek şekilde de yapılabilir. Yaşam döngüsü analizi (LCA) olarak adlandırılan emisyon hesaplamaları böylece malzemenin hammadde olarak çıkarılmasından fabrikada ürüne dönüşmesine kadar olan üretim sürecinin yanı sıra malzemenin kullanımı sırasında gerektirdiği bakım, onarım yenileme faaliyetlerine dair emisyonları, hatta atık sahasına erişimine ilişkin emisyonları ve malzeme geri kazanımının etkisini içerecek şekilde yapılabilmektedir (Şekil 4). İsteğe bağlı olarak yapılan ve özellikle ihracat yapan firmalardan diğer ülkelerdeki emisyon düzenlemeleri nedeniyle talep edilebilen bu hesaplamalar, ilgili standartlar çerçevesinde Çevresel Ürün Beyanı Etiketi (EPD) ile de sertifikalandırılabilmektedir.
Bina bazında çevresel etkilerin değerlendirmesi ise yeşil bina sertifikaları ile yapılabilmektedir (LEED, BREEAM, DGNB, Green Globes, CASBEE, gibi).
Bina Ölçeğinde Sürdürülebilirlik
Yeşil bina sertifikasyon sistemleri bina yatırımcılarının kullanıcılara daha konforlu bir yaşam önerisi sunmak üzere isteğe bağlı olarak başvurdukları bir değerlendirmedir. Çok disiplinli bir çalışma gerektiren inşaat işlerinde paydaşların ortak akıl oluşturma süreci; yer seçimi, toplu ulaşım, bisiklet ve elektrikli araç destek imkânları, arazi ekolojisinin korunması ve canlandırılması, su tasarrufu, temizlik amaçlı ve içme suyu kaynaklarının ayrıştırılarak tesisat ve sulama için geri kazanılmış su veya yağmur suyu kullanılması yoluyla su verimliliği sağlanması, enerji tasarrufu, enerji yönetimi yenilenebilir enerji ve klima soğutucularının ozon tüketimi ve küresel ısınma etkileri, malzemelerin ekolojik zararlarını azaltmaya yönelik olarak öncelikle mevcut yapıların veya malzemelerin yeniden kullanımı, yeni malzeme ihtiyacı için ekolojik etkileri az olan malzemelerin seçimi, bina içi hava kalitesinin insan sağlığını gözetecek şekilde iyi havalandırma, zararlı kimyasal içermeyen malzeme kullanımı, iyi ses yalıtımı, ısı konforu, sağlıklı aydınlatma ve gün ışığı temini gibi kriterlerle ilgili performans hedeflerinin sağlanması gerekmektedir.
Yeşil bina sertifikasyonuna sahip bir binada kullanıcıların işletme maliyetlerinin daha düşük olacağı, “yaşam döngüsü maliyeti” hesabı yapıldığı taktirde kullanıcı tasarruflarının, sözü edilen kriterleri sağlamak için yapılan ilave maliyetleri karşılayacağı düşünülmektedir. Özellikle enerji ve su tüketimleri çok yüksek olabilen ticari binalarda (oteller, alışveriş merkezleri, ofisler vb.), yeşil binaların yaşam döngüsü maliyetlerinin daha düşük olmasının yanı sıra, kullanıcı memnuniyetinin getireceği kazançların da maddi bir değeri olduğu istatistiksel değerlendirmelerin sonucu olarak öne sürülmüştür. İnşaat sürecinde çevreye doğaya verilen zararların, inşaat çöplerinin azaltılması da yeşil binalar için yapılması gerekenler arasındadır5.
Dayanıklılık/Dirençlilik Kavramı ve Şehir Ölçeğinde Sürdürülebilirlik
Günümüzde sürdürülebilirlik kavramı yerine dayanıklılık veya dirençlilik kavramları da kullanılmaktadır. Sürdürülebilir bir yapı, aynı zamanda kullanım sürecinde bakım onarım için fazla malzeme harcanmamasını gerektirmemek üzere dayanıklı, deprem, sel vb. afetlerde ciddi hasar görmeyeceği için onarım malzemesi harcatmayacağı; kendi enerjisini, ısıtmasını, soğutmasını en az kaynakla veya geri dönüşümle temin ederek merkezi ağlardan bağımsız olarak ayakta kalabileceği için afetlere karşı dirençli bir bina olarak düşünülmelidir. Bu argüman tersine okunursa, sürdürülebilir bir yapı aynı zamanda afetlere/afetlerde dirençlidir.
Şehir ölçeğinde de özellikle ulaştırma ve altyapı projelerinde “sürdürülebilir şehirler” veya “akıllı şehirler” kavramı içerisinde enerji ve bilişim sektörleri ile iç içe sürdürülebilir çözümler üretilmek durumundadır. Zaten disiplinler arası bir sektör olan inşaat endüstrisinde, teknoloji ile daha yaratıcı çözümleri üretmek üzere başlayan faaliyetlerin gelecekte bütünleşeceği ve sektörün daha entegre bir şekilde, daha etkin ve verimli çözümler üreteceği öngörülmektedir.
Ürün Piyasasında Sürdürülebilirlik, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Politika İhtiyaçları
Avrupa Komisyonunun 11 Aralık 2019’da duyurduğu Avrupa Yeşil Mutabakatından (AYM) sonra Avrupa Komisyonunun ve Avrupa Parlamentosunun 9 Temmuz 2021 tarihinde kabul ettiği (EU)2021/1119 sayılı Avrupa İklim Kanunu ile birliğin 2050 yılında iklim-nötr olması bu amaç doğrultusunda da net sera gazları emisyonlarının 1990 seviyelerine göre en az %55 oranında azaltılmasına yönelik düzenlemeler getirmiştir6. Kanun çerçevesinde birlik üyesi olmayan ülkelerden karbon sızıntısını engellemek amacıyla Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) getirilmiş olup, birlik içinde mevcut olan AB Emisyon Ticareti Sistemi (ETS)7 kapsamında AB üreticilerinin karbon emisyonları için ödedikleri fiyatlara göre, sektörel bazda AB emisyonlarından daha fazla emisyonla üretilerek ithal edilen ürünlerle aradaki fark kadar karbon fiyatının (vergisinin) ithal edilen ürün fiyatına yansıtılması söz konusudur8. Sınırda karbon düzenlemesinin en önemli etkisi, özellikle ihraç edilen ürünler için çevresel etki hesaplamalarının9 zorunlu hale gelmesi ve ekonomiye olası etkileridir.
Diğer taraftan, 17 Şubat 2021 tarihinde de Avrupa Parlamentosu 2050 yılında karbon-nötr, sürdürülebilir zehirli olmayan ve tam döngüsel ekonomi hedeflerini içeren yeni Döngüsel Ekonomi Eylem Planını yürürlüğe koydu. Buna göre malzeme kullanımının azaltılması atık oluşumunun ve zararlı maddelerin oluşumunun engellenmesi, ürün ve malzemelerin döngüsel olarak kullanımda tutulması gibi prensiplere dayalı olarak kaynak tüketiminin azaltılması hedeflenmiştir. Döngüsel ekonominin, modüler inşaat, yapı elemanlarının yeniden kullanımı, süreçlerin daha etkin ve performansın ölçülebilir hale getirilmesi, malzeme seçimi konularında sektöre önemli etkileri olacağı düşünülmektedir. Örneğin Avrupa Birliğinin sıfır karbon hedefi sebebiyle ahşap yapılara da bir ilgi başladığı görülmektedir.
İnşaat endüstrisi, tükettiği enerji, malzeme ve diğer kaynaklar çıkan atık miktarı ile çevreyle ilgili düzenlemelerden en çok etkilenecek, diğer taraftan sürdürülebilirlik kriterlerinin ilişkili sektörlerde de benimsenmesi ile ülkenin kaynaklarının etkin ve verimli kullanımını sağlayarak uzun vadede gerçekleştirilebilecek ekonomik faydalar bakımından en çok etkinin yaratılabileceği fırsatları sunmaktadır. Ülkemiz ekonomisinde çok büyük yeri olan inşaat sektöründe çevreye etkileri azaltacak ve yenilenebilir kaynakların kullanımını teşvik edebilecek uygulamalar, ülke ölçeğinde yaratılacak teşvik mekanizmaları ve birlik ölçeğinde Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki kaynaklar da kullanılarak, Yaşam Döngüsü Maliyeti yaklaşımları ile ele alındığında uzun vadede ülkemiz açısından önemli bir ekonomik değer oluşturabilir. Bunun için sektörel bazda veri üretme, paylaşma, değerlendirme, çözüm üretme mekanizmalarına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
KAYNAKÇA
H.J. Geldenhuys, A.C. Brent, I.H. de Kock, “Literature review for infrastructure transition management towards Smart Sustainable Cities, 2018 IEEE International Symposium
D. Erten, “Towards Zero Waste in Construction: A Case Study Using Green Building Certification Systems”, Dicle University Journal of Engineering (DUJE), 11:2 (2020), pp.875-888.
Sevil Acar (BU) : “Avrupa Yeşil Düzeni Türkiye Ekonomisini Nasıl Etkiler?”, DEIK Webinar: EU Talks: “Avrupa Yeşil Mutabakatı Fırsatlar ve Riskler”, Feb 24, 2021