“Ben Süheyla Çebi Karahan, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. Ortağı olduğum Dorçe Prefabrik ve İnşaat, prefabrik ve modüler yapı sektöründe 40 yıla yakın bir süredir faaliyet gösteren, ulusal ve uluslararası projelerde kendini kanıtlamış bir firmadır. 60’tan fazla ülkede, 6 kıtada projeler üstlenen firmamız, özellikle zorlu coğrafi koşullarda ve yüksek riskli bölgelerde yaptığı işlerle tanınmaktadır. Deprem ve doğal afetlerle mücadelede sunduğumuz çözümler, sektörümüzde bir referans noktası olmuştur.
Ülkemiz, dünya üzerindeki en aktif deprem bölgelerinden birinde yer almakta ve ne yazık ki deprem riski her an hayatımızda varlığını sürdürmektedir.
Biz neden “Çelik, çelik, çelik” diyoruz. Geçtiğimiz sene büyük bir deprem yaşadık, kaybettiğimiz canlarımızın sayısı tam olarak belli değil. Şu an görüyoruz ki çok yüksek maliyetlerle sıfırdan bina yapmaya çalışıyoruz. Bu binaların %80-90’ı konut niteliğinde. Erzincan, Adıyaman, Van, Tunceli gibi depremler, Kahramanmaraş’ta yaşanan depremden 1,5-2 yıl önce olmuştu. Biz o dönemlerde çelik köy evleri inşa ettik. 6 Şubat depremlerinde bu “çelik köy evleri” sapasağlam kalırken yanlarındaki betonarme yapıların tümü çöktü. Sayısız örneği mevcut. Bu nedenle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çelik köy evleri projelerine devam etme kararı aldı.
Dünyada gelişen teknolojiler, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik ekseninde inşaat sektörünü de dönüştürüyor. Modern inşaat yöntemlerinden biri olan hafif çelik ve volümetrik modüler yapı teknolojileri yalnızca hız ve esneklik açısından değil, dayanıklılık açısından da öne çıkıyor. Amerika, Kanada, Fransa, İngiltere, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde yaygın olarak kullanılan bu yöntemler, depreme karşı dayanıklılık açısından üstün performans sergiliyor. Ancak Türkiye’de mevzuatta bu sistemlerin yeri yok. Ülkemizde çok katlı hafif çelik yapılar inşa edilememesinin sebebi de bu. Deprem bölgelerinde, 3-4 katlı hafif çelik ya da modüler yapılar inşa edemiyoruz çünkü mevzuat kapsamında statik hesaplamalar yapılamıyor. Ancak ağır çelik ile hibrit yapılara izin veriliyor. Fakat bu durum maliyeti yükseltiyor ve insanlar bu maliyeti pahalı buluyor.
Yurt dışına ihracat yapabilmek için karbon ayak izi belgesine de ihtiyaç var. Firmamız üç buçuk yıldır bu belgeye sahip. İlk aldığımız yıl ile bugün arasındaki karbon salım farkını izleyerek gözlemledim. Kendi ürettiğimiz işlerde karbon salımını sıfırladık. Ancak, üretimde satın aldığımız birçok malzeme gömülü emisyon oluşturuyor. Türkiye’de bu önlemleri alan fabrika sayısı yalnızca 20 civarında.
Dünyada hafif çelik örneklerine bakacak olursak;
Hafif çelik yapı dediğimiz “light gauge frame system” ile ince saclarla 6 kata kadar yapı inşa edilebiliyor. Örneğin, Şili bir deprem ülkesi. Uçaktan indiğinizde elinize bir broşür veriliyor ve “Deprem olursa binadan çıkmayın, binalarımız güvenlidir” deniliyor. Biz de yurt dışında 4-5 katlı hafif çelik yapılar inşa edebiliyoruz, Amerikan standartlarına (ASTM) uygun olarak. Ancak maalesef Türkiye’de mevzuatta bu sistemin yeri olmadığı için 4-5 katlı hafif çelik yapılar yapılamıyor.
Hafif çelik yapılarda ısı yalıtımı da oldukça iyidir. Türkiye’de betonarme yapılara dışarıdan kaya yünü veya ekstrüde polistirenle yalıtım yapılarak ısı geçirgenliği önlenmeye çalışılıyor. Ancak hafif çelik yapılar, baştan mükemmel yalıtımla tasarlanıyor. Tamamen mühendislik harikası olarak üretiliyor ve kontrol tamamen fabrikada gerçekleşiyor.
Hafif çelik yapıların içinden fay hattı geçse bile yapı eğilip bükülür -ki buna süneklik denir- depremin yükünü emer ve en fazla alçıpanları hasar görür ama kimse hayatını kaybetmez. Bölgede birçok hafif çelik yapımız var ve hepsi ilk günkü gibi sapasağlam duruyor.
6 Şubat Depremi öncesinde dağlarda, tepelerde, köylerde ve deprem riskine sahip her şehirde bu yapıları kurduk. Malatya, Adıyaman, Elâzığ ve Kahramanmaraş gibi deprem bölgelerinde bu yapıların sağlamlığını gözlemledik.
Yurt dışında “light gauge frame system” yaygın olarak kullanılmakta ve deprem bölgesi olup olmamasına bakılmaksızın volümetrik modüler yapılar tercih edilmektedir. Modüller fabrikalarda üretilip sahada birleştirilerek yapılar tamamlanır. Bu süreç istihdam yaratırken aynı zamanda kalite kontrolü sağlar. Türkiye’de de bu yapıları üretebilecek yeteneğe sahibiz ancak yetkililere bunu anlatmakta zorlanıyoruz.
Depreme Karşı Hafif Çelik Yapıların Avantajları
Hafif çelik yapıların depreme karşı sağladığı en büyük avantajlar:
Yapının esnekliği ve hafifliği: Çelik, elastik sınırlarının ötesinde bile yüksek şekil değiştirme kapasitesine sahiptir. Deprem gibi dinamik yükler altında bu özellik yapıya uygulanan enerjinin emilmesini sağlar. Betonarme yapılarla karşılaştırıldığında, çelik yapıların süneklik oranı çok daha yüksektir ve bu, depremler sırasında yapıların minimal hasarla ayakta kalmasını sağlar.
Çelik yapıların hafifliği, yapıya etki eden deprem kuvvetini önemli ölçüde azaltır. Bu sayede temeller ve diğer yapı elemanları daha az yüke maruz kalır, bu da projelendirme sürecinde tasarruf sağlarken güvenliği artırır.
Tekrarlı Yükler Karşısında Dayanıklılık: Betonarme yapılarda enerji yutma kapasitesi her tekrarlı yükle azalırken çelik yapılarda bu kapasite yüksek oranda korunur. Çelik yapı elemanları deforme olabilme özellikleri sayesinde beklenmeyen yükler altında bile ayakta kalır ve büyük hasarlardan kaçınır.
Çevre Dostu ve Sürdürülebilir Yapılar: Çelik, %100 geri dönüştürülebilir bir malzeme olduğundan çevre dostudur. Yeşil bina konseptlerine uyum sağlar ve sera gazı salımlarının azalmasına yardımcı olur. Ayrıca atık bırakmayan, düşük karbon ayak izine sahip bir malzeme olarak çevresel sürdürülebilirliğe katkı sunar.
Hız ve Esneklik: Hafif çelik yapıların prefabrik ve modüler yapım teknolojisiyle birleşmesi hız faktörünü ön plana çıkarır. Fabrikada üretilen yapı elemanları sahaya getirilir ve hızlıca monte edilir. Bu sayede, özellikle afet bölgelerinde acil yerleşim ihtiyaçlarına çelik yapılar büyük avantaj sunar.
Deprem Sonrası Hızlı Kurulum: Prefabrik modüler çelik yapılar, afet sonrası acil barınma ihtiyaçlarını hızlıca karşılar. Montaj süresi kısa olan bu yapılar, modüller halinde “Tak & Çalıştır” yöntemiyle birkaç saat içinde kullanıma hazır hale gelir.
Deprem Sonrası Performans: 2020 Elâzığ Depremi ve 6 Şubat 2023 depremlerinde, hafif çelik konstrüksiyonlu yapıların büyük oranda hasarsız kaldığını gözlemledik. Çelik yapılarda sadece sıva çatlakları veya seramik dökülmeleri gibi yapısal olmayan zararlar oluştu.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Sonuç olarak, çelik yapılar hem deprem anında hem de sonrasında en güvenli seçeneklerden biridir.
Hafif çelik yapıların yaygınlaştırılmasında, devlet politikalarıyla desteklenmesi ve mevzuatların güncellenmesi büyük önem taşımaktadır.
Yapılması Gerekenler
Mevzuat Güncellemesi: Mevzuat düzenlemeleri yapılırsa, deprem bölgelerinde bu yapıların kullanımının yaygınlaşması sağlanabilir. Aynı zamanda Türkiye’nin coğrafi lojistik durumundan dolayı yüksek konut ihtiyacı olan komşu ülkelere ihracat yapılarak döviz getirici faaliyet sağlanabilir.
Laboratuvar ve Test Merkezlerinin Geliştirilmesi: Endüstriyelleşmiş hafif çelik yapıların daha da gelişmesi için laboratuvar ve test merkezlerinin sayısının artırılması önemlidir.
Eğitim Programlarının Artırılması: Türkiye’de çelik yapılar birçok üniversitede okutulmakla birlikte hafif çelik yapılarla ilgili özelleşmiş eğitim programlarına ihtiyaç vardır. Özellikle Amerika, Kanada ve Japonya’da üniversiteler bu alanda çalışmalar yapmaktadır.
Dorçe Prefabrik olarak, depreme dayanıklı çelik yapıların gelişmesi için teknolojik altyapımızla, sürdürülebilirlik anlayışımızla, ülkemize ve dünyaya hizmet etmeye devam edeceğiz. Teşekkür ederim. "