Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken, Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkanı H. Yener Gür’eş, Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yıldönümü nedeniyle bir kutlama mesajı yayımladı.
Dünyamızda yaşanan tüm olumsuz koşullara rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. Yıldönümünü idrak etmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Yüz yıl öncesinin olumsuz koşullarında dahi "Demokrasi prensibinin en asri ve mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir" diyerek kadınlar başta olmak üzere insan haklarını ve adalet ilkesini esas alarak kurulmuş olan Cumhuriyet, ahlâkî fazilete dayanan bir idaredir. O dönemde var olan Sultanlık ise korku ve tehdide dayanan bir totaliter idaredir.
Anadolu’nun işgal edilmeye başlanmasından kısa bir süre, İngilizlerin İstanbul’u işgale başlamasından beş hafta sonra hayal bile edilmesi güç koşullarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasını sağlayan, ardından Osmanlı Hanedanının ihmal ve ihanetiyle halkı fakir ve çaresiz bırakan hatalarından da ders alan Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki vatanseverler “Ya istiklal ya ölüm” diyerek ülkeyi işgalcilerden ve işbirlikçilerden kurtarmışlardı.
Şimdi sıra devletin yönetim şeklini belirlemeye gelmişti. Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir (Hâkimiyet bilâkayd ü şart milletindir)” sözleriyle de açıklandığı gibi, devletin yönetim şekli Cumhuriyet olmalıydı. Birçok dava arkadaşının ve hilafet yanlısının muhalefetine rağmen bundan 101 yıl önce, 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyetin, dolayısıyla Türk halkının önündeki en büyük sorun, günümüzde de izlerini gördüğümüz bağnazlıktı. Atatürk milleti şu sözlerle uyarmıştı:
"Biz büyük bir inkılâp yaptık, memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski müesseseleri yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak lazımdır."
Lâik Demokratik Türkiye Cumhuriyetimizi kuranlar aynı zamanda, Cumhuriyet idaresiyle ülkenin muasır medeniyetler seviyesine yükselmesinin önünü de açmışlardı. O dönemde, ilerici ve aydınlık bir Türkiye idealiyle çıkılan bu yolda öncelikle temiz inançların kaynağı olan dinin istismar edilmesi engellenmiş, yerine ilim ve fenni yol gösterici kabul eden, devlet işleri ile din işlerini birbirinden bağımsız hale getiren, kuvvetler ayrılığını esas alan Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Bunu takiben her alanda devrimler gerçekleştirilerek 15 yıl gibi kısa sürede dünyanın hayranlık ve takdirle izlediği, emsali görülmemiş bir ilerleme kaydedilmiştir.
Atatürk’ün “Cumhuriyetçilik ve toplumsal inkılâp, lâiklik ve yenilikseverliğin; Türk'ün öz malı ve özelliği hâline geldiğini görmek, benim için büyük bir bahtiyarlık olacaktır” tanımıyla vücut bulan ve bizlere emanet edilen laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalması için her bir vatandaşın her gün “ben emanete yeterince sahip çıkabildim mi, bu ülkenin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için yeterince çaba gösterebildim mi?” diye sorması gerektiğine inanıyoruz.
Bu inanç ve heyecanla, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. kuruluş yıldönümünde, en büyük bayramımızı, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’e giden yolda hayatlarını vermiş şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.