Bir hafta arayla, Türkiye’yi işgalcilerden kurtaran iki büyük zaferi birden kutluyoruz: 23 Ağustos 1921’de başlayan, 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi ve bir yıl sonra da 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz kapsamında 30 Ağustos 1922’de Baş Kumandanlık veya Dumlupınar Meydan Muharebesinin ZAFER ile sonuçlandığı gün yani ZAFER Bayramı
15 Mayıs 1919’da Osmanlı hanedanının zafiyetinden istifadeyle İzmir’e girmiş olan ve iki yıl boyunca yaka yıka ilerleyen İşgal Ordusuna karşı Mirliva (Tuğgeneral) İsmet Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri, 6-10 Ocak ve 23 Mart-1 Nisan 1921 tarihlerinde cereyan eden Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarında işgal kuvvetlerine büyük zayiat verdirerek mevzilerini başarıyla savunmuş ve çektiği telgrafta Atatürk’e “Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz. İstila altındaki topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor” dedirtmiştir.
Bu iki yenilginin ardından, İşgal Ordusunun 23 Ağustos 1921 tarihindeki taarruzuyla başlayan, 22 gün ve 22 gece süren, ancak ilk kez Türk kuvvetleri karşısında yenilgiye uğradığı Sakarya Meydan Muharebesinin 102. yıldönümünü yaşadık. Bu savaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Ordularına Komuta eden Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün, tüm imkanlarını Tekalifi Milliye (Milli Yükümlükler) adı altında kısa sürede toplayarak muharebe alanında hazır bulundurulmasıyla, “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile sulanmadıkça terk olunamaz" emri ile kazanıldı.
Sakarya Meydan Muharebesini takiben TBMM tarafından 19 Eylül 1021 tarihinde kabul edilen ve yürürlüğe giren 153 numaralı kanun ile Baş kumandan Mustafa Kemal Paşa’ya “Gazilik unvanı” verildi ve “mareşallik rütbesi (rütbe-i müşiri)” tevcih olundu.
Büyük Taarruz; 14 Ağustos’ta saldırı için yürüyüşüne başlayan Türk ordusu tarafından, Sakarya Meydan Muharebesi’nden yaklaşık bir sene sonra 26 Ağustos 1922 tarihinde başlatıldı. Büyük Taarruzun bir yıl bekledikten sonra gerçekleştirilmiş olmasının birçok nedeni bulunmaktadır: Bu geçen bir sene içinde Türk ordusu çeşitli eğitimler almış, ordudaki asker sayısı arttırılmış ve Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarındaki başarılarından ve deneyimlerinden de yararlanarak Büyük Taarruzun her aşaması planlanmıştır. 26 Ağustos gecesi, Türk birlikleri Ahır Dağları üzerinden Yunan hattının arkasına gerisine intikal etmiş ve bu yürüyüş gece boyu sürmüştür. 26 Ağustos sabah saatlerinde Mustafa Kemal Paşa yanında İsmet ve Fevzi Paşalar ile beraber Büyük Taarruzu yönetmek üzere Kocatepe’deki yerini almıştır. Büyük Taarruz; sabah 04:30’da yoğun topçu atışıyla başlamış ve Türk birlikleri 06:00 sularında Tınaztepe’yi düşman işgalinden temizlemişlerdir. 27 Ağustos sabahı Türk ordusu tüm cephelerde yeniden taarruza geçerek Afyonkarahisar’ı geri almayı başarmış ve karargâh Afyonkarahisar’a taşınmıştır.
Büyük Taarruzun ilk aşamasında, beş gün dört gece süren Başkumandanlık Meydan Muharebesi veya Dumlupınar Meydan Muharebesi 30 Ağustos 1922’de kesin zaferle sonuçlandı. Ancak Büyük Taarruz bu zaferle bitmedi, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” direktifine uygun olarak, işgalcilerin ülkeden tamamen çıkarılması için 1 Eylül’de takip harekâtı başladı, tam hızıyla devam etti ve 9 Eylül’de Türk Ordusunun İzmir’e girişi ile sona erdi. 9 Eylül sabahı İzmir’e 2., 1. ve 5. Süvari Tümenleri girerek İzmir Hükümet Konağına, Kumandanlık Dairesine ve Kadifekale’ye Türk Bayrağını çektiler. Bunu takiben aşağıdaki şehirler geri alındı;
11 Eylül’de Bursa, Foça, Gemlik ve Orhaneli,
12 Eylül'de Mudanya, Kırkağaç, Urla,
13 Eylül'de Soma,
14 Eylül'de Bergama, Dikili ve Karacabey,
15 Eylül'de Alaçatı ve Ayvalık,
16 Eylül'de Çeşme,
17 Eylül'de Karaburun, Bandırma ve
18 Eylül'de Biga ve Erdek müstevlilerin işgalinden kurtarıldı.
9 Eylül’den sonra Batı Anadolu’nun işgalden temizlenmesi 9 gün daha sürmesine rağmen 9 Eylül sadece İzmir’in kurtuluşu değil, aynı zamanda Hasan Tahsin Recep (gerçek adıyla Osman Nevres)’in, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'e çıkan Yunan Efzon Alayı işgal askerine Kordonboyu'nda ilk kurşunu sıkmasıyla başlayan ve 3 yıl 4 ay süren Türk direnişinin ve Kurtuluş Savaşının fiilen sona erdiği tarih kabul edilebilir.
Böylece 18 Eylül'de de Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarıldı. 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan işgalden kurtarıldı. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile savaş resmen sona erdi ve Türkiye bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirdi. Sonuç olarak, Türk toprakları büyük fedakarlıklarla ve kahraman Türk Milletinin canı ve kanıyla geri alındı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer'in önemini şu şekilde ifade etmiştir. "... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır..."
Atatürk’ün “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” direktifiyle başlayan ve “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.” uyarısıyla devam eden Gençliğe Hitabesinde değindiği gibi işgale uğramış topraklar tüm olumsuz ve yetersiz koşullara rağmen akılla, güçle ve inançla geri alınmıştır.
Atatürk’ün bu dahiyane stratejisi ve haklı mücadelesi sayesinde savaş savaşı getirmemiş, barışı getirmiştir. Savaştığı ve mağlup ettiği ülkelerin önde gelen komutanları ve devlet adamları savaş sonrasında O’na husumet değil saygı duymuşlardır.
Her Bayram; aynı zamanda içimizdeki bir hesaplaşma günüdür. Şimdi soralım kendimize: Aldığımız bu emaneti muasır medeniyetler seviyesine taşıyabildik mi? Yokluktan hiçlikten kazanılan bu zaferden ders alabildik mi? En zor durumlarda dahi çaresiz olmadığımıza, Damarlarımızdaki Asil kanın her türlü çıkmazdan kurtulmamız için yeterli olacağına gönülden inanıyor muyuz?
30 Ağustos 1922 tarihinin 101. yıldönümünde;
- görkemli bir şekilde kutlanacağını ümit ettiğimiz Zafer Bayramının, atalardan yadigâr laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşına özgürlük ve bağımsızlığı sağlayan bir büyük zafer olduğu bilinciyle kutlu olmasını,
- başta ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, ülkemiz için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş olan gazilerimizi bir kez daha saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyor,
- nice Zafer Bayramları için ümit dolu günler diliyoruz.